4+4+4'e yeni bir yaklaşım Eğitim Sorunlarının Çözümünde Yeni Yol Haritası ve Çarpıcı Değerlendirmeler EĞİTİMİN BİR ÇOK KADEMESİNDE ÖZEL SEKTÖRDE ÇALIŞMIŞ 20 YILDIR EMEK VERMİŞ BİR ÖĞRETMENİN EĞİTİM SORUNLARININ ÇÖZÜMÜNDE YOL HARİTASI OLABİLECEK HAZIRLADIĞI BİR ÇALIŞMA ; EĞİTİMDE SİSTEM ARAYIŞI 4+4+4 UYGULAMASINA YENİ YÖNTEMLER ÇOCUKLARI ELEYEN DEĞİL, KEŞFEDEN VE GELİŞTİREN BİR SİSTEM Meslek lisesi mezunlarının yüzde altmışı kendi mesleğinde çalışmazken, milyonlarca genç vasıfsız eleman olarak üniversite kapısından dönerken, üniversite mezunları işsizler ordusuna katılırken,birçok insanımız tesadüfen başladığı mesleği sevmeden yaparken ve de birçok kurum ve kuruluş kalifiye elaman sıkıntısı çekerken; mevcut eğitim sistemi aynen devam edemez. Mevcut sistem, çocuğun yeteneklerini ortaya çıkarmada ve geliştirmede yeterli olmuyor hatta köreltiyor. Sadece SBS-YGS ile çocuklarımızı iyi kötü diye sınıflandırıyoruz.Türkiye’nin, bölgesel ve yerel okul şartlarının eşitsizliği yüzünden oldukça haksız bir eleme yapılıyor.Toplumun ihtiyaçları ile çocukların yetenekleri buluşamıyor.Yapılan birkaç sınavla çocuğun geleceği belirleniyor.Büyük yetenekler kaybolup gidiyor. Yeni nesilleri ve geleceğimizi kurtaracak sistemi kurgularken düşünmemiz gereken çok başlık var. BAŞLIKLAR VE TAVSİYELER 1-Milli eğitim sisteminin anayasal dayanağı olan tanımlanmış hedefleri var mı? 2-Çocuğun aile içinde öğrendiği kelime ve kavramları, Ulusal Türkçe ile bütünleştirecek bir dil eğitimi mümkün mü? 3-Okul öncesinden başlayarak, okuma yazmanın öğretildiği dönemde ana dilini, Ulusal Türkçeyi ve İngilizce veya başka bir dünya dilini konuşmayı öğretmek mümkün mü? 4-Okuma ve sürekli öğrenme alışkanlığını ne zaman, nasıl kazandırmalı? 5-Çocuğun yeteneklerini keşfedip geliştirecek temel eğitim müfredatı, ilk 4 (6-11yaş) nasıl olmalı ve uygulanmalı? Ölçme değerlendirme nasıl yapılmalı? 6-Çocuğun geliştirebileceği yetenek kimliği ile eğitim alanı ve mesleki yönelmesi nasıl tespit edilecek, karar nasıl verilecek? 1 7-İkinci 4 olan (10-14yaş) 5,6,7,8. sınıfların müfredat amacı tanımlanmış olmalı. 8- İkinci kademe 5,6,7,8 sınıflarda ölçme değerlendirme nasıl olacak, öğretmenlerin performansı nasıl ölçülecek? 9-İkinci 4 yılın sonunda 8.sınıfta ölçme değerlendirme nasıl yapılacak ve çocuk neye göre mesleki yüksek eğitime başlayacak? 10- Üçüncü kademe olan son 4 yılda (14-18yaş) MESLEKİ EĞİTİM nasıl başlayacak? 11-Mesleki eğitim sistemi sil baştan. -Mesleki eğitim yüksek okulları neye göre açılacak? -Mesleki eğitim yüksek okullarının çeşitliliği ve özel sektörün rolü nasıl olacak? -Uygulama nasıl olacak? -Gençler çalışma hayatına ne zaman nerde başlayacak? -Meslekî eğitim için hocalar nerden bulunacak, mevcut öğretmenlerin sisteme entegrasyonu nasıl olacak? -Mesleki eğitimde ölçme değerlendirme ve sınıf geçme nasıl olacak? 12-Lisans eğitimine geçişin amacı ve sistemi nasıl olmalı? – Sistemin temel felsefesi sil baştan: – İş diploması dağıtan üniversitelerin bilim ve teknoloji merkezlerine dönüşmesi gerek! – Lisans eğitimine geçiş nasıl olmalı? 13-Üçüncü kademede (9-12.sınıf) müfredata bağlı öğretmen sorunları ve çözümleri nelerdir? -Öğretmen formatı değişmeli -Coğrafya öğretmenleri -Tarih öğretmenleri -Edebiyat öğretmenleri 2 -Fen bilimleri öğretmenleri -Matematik öğretmenleri -Rehber öğretmenler -Meslek öğretmenleri 14- Öğretmenlerin bâzı temel sorunları ve çözümleri! 15- Okulların çalışma sistemi ve öğretmen mesaisi nasıl olmalı? 16-Ölçme ve değerlendirmedeki temel sorunlar ve çözümleri! 17-Eğitim sisteminin yönetici sorunu var. 18-Okulların fiziki eksikleri ve kampüs okullar meselesi nedir? 19-Sistem uygulanırken önemli olan 12 yılın tamamlanması mı yoksa kesintisiz olması mı? 20-Özel sektörün sisteme katkısı nasıl olmalı? 21-Milli Eğitim, merkezi yönetim sisteminden kurtulmalı. 22-Yeni sistem aile yapısını nasıl güçlendirecek? TESPİT EDİLEN BAŞLIKLAR İÇİN DEĞERLENDİRMELER 1-Milli eğitim sisteminin anayasal dayanağı olan tanımlanmış hedefleri var mı? Anayasada şöyle bir tarif olabilir: Milli eğitim sisteminin amacı: Kendi varlığını,ailesini, ait olduğu toplumu,insanlık âlemini tanıyan ve tanımlayabilen;bu değerleri yüceltecek yeteneklerini keşfetmiş,milli manevi ve evrensel değerleri tanıyarak katkıda bulunmayı benimsemiş,özgüvene ve ahlaki güzelliklere sahip,insan haklarına saygılı,demokrasi ve cumhuriyet yönetimine sahip çıkan,hukukun üstünlüğünü kabul eden bireyler yetiştirmektir. 3 Milli Eğitim Bakanlığının amaçları şöylece sıralanabilir: A-)Ana dilini, Ulusal Türkçeyi ve en az bir dünya dilini en ileri seviyede kullanabilen nesiller yetiştirmek. B-)Çocuklarımıza okuma ve sürekli öğrenme alışkanlığını kazandırmak. C-)Milli ve evrensel değerlerden haberdar, insani ve ahlaki erdemlere sahip nesiller yetiştirmek. Hayatın temel kavramlarını bildirmek, milli ve evrensel ufuklar açmak. Fen bilimleri, sosyal bilimler, mühendislik,tıp,ahlak,erdem,iffet,insanhakları,cumhuriyet,hukuk,adalet,teknoloji, ekonomi , aile,eğitim,medya,iletişim,siyaset,özgürlük,ticaret,sanat,elsanatları,spor,evrensellik,çevre bilinci,ekolojik denge,hijyen,fedakarlık,ekip çalışması, kamu yönetimi, medeniyet,felsefe,din,merhamet,muhabbet,ibadet,sadakat,fedakarlık,uzlaşma,gelenek,örf âdet,kültür,edebiyat,klasik,savaş,barış,millet,demokrasi,sabır,metanet,hoşgörü,dayanışma,istişare,münazara,müzakere,anlaşma,trafik gibi kavramlardan asgarî seviyede bile olsa haberdar olan bireyler yetiştirmek. D-)Yeteneklerini keşfedebilmiş ve nasıl geliştirebileceğini bilen nesiller yetiştirmek. E-)Yaşadığı toplum ve dünyanın temel dinamiklerini bilen ve meslek tercih ederken yetenekleriyle birlikte bu dinamikleri dikkate alabilen bireyler yetiştirmek. F-)Her çocuğu, yeteneklerine, tercihlerine uygun; bölgenin, ülkenin ve dünyanın ihtiyacı olan bir meslekte yetiştirmek.İhtisas imkanlarını çocuklarımızın tümüne sunmak. 2- Çocuğun aile içinde öğrendiği kelime ve kavramları, Ulusal Türkçe ile bütünleştirecek bir dil eğitimi mümkün mü? Evet mümkün şöyle ki: Milli eğitime ait bir eğitim kanalından günlük olarak anadil ve okul dersleri karşılıklı olarak verilip, aile bu sürece dahil edilirse, çocuk ve aile anadilini geliştirerek sisteme ve ulusal Türkçeye entegre olur. Ailesinden Kürtçe, Arapça, Boşnakça vb. dilleri öğrenerek gelmiş çocukların ailelerini sisteme dahil etmek için tabletler kullanılabilir.Müfredat çalışması yapılabilir, dokümanlar hazırlanabilir.Aile bireyleri için de sınıflar açılıp;gündüz,akşam ve hafta sonu eğitim verilebilir. 3- Okul öncesinden başlayarak, okuma yazmanın öğretildiği dönemde anadilini, Ulusal Türkçeyi, İngilizce veya başka bir dünya dilini konuşmayı öğretmek mümkün mü? Evet mümkün. Beş buçuk yaşından sekiz yaşına kadar(3. Sınıfa kadar) sadece yazma ve telaffuz eğitimi verilmeli. 4 Kelime tanıma, ezberleme, anlamını kavrama,terim ve kavramları algılama,deyim ve atasözlerini yorumlama,cümle kurma,duygu ve düşüncelerini ifade edebilme yeteneği gelişmeli.Okuma yazma alışkanlığı bu dönemde yerleşmeli.Bütün bunlar,Ulusal Türkçeyle ana dilde ve bir yabancı dilde aynı anda yapılmalı.Kesinlikle gramer kurallarına girmeden sadece pratik uygulama, telaffuz çalışması yapılmalı.İlk 4 yılda bu müfredat ağırlıklı olarak uygulanmalı.İlk iki yılda Türkçe yazma becerisi pekiştikten sonra yabancı dilde yazma çalışmaları başlamalı.On iki yıl boyunca derce derece devam etmeli. Ülkemizdeki yabancı dil öğrenme sendromu da bu şekilde aşılmış olacaktır. Yıllardır gramer öğreterek dil öğretmeye çalıştık. Sonuçta, anadilini ve bir yabancı dili doğru dürüst kullanamayan nesiller yetiştirdik. Aslında yabancı bir dili öğrenmede en güzel yöntem, anadili öğrenme yöntemidir. Şöyle ki: Her çocuk, aile içinde önce kelimelerin telaffuzunu ezberliyor,sonra kelimelerin anlamını öğreniyor sonra da cümle kurmayı beceriyor.Duygu ve düşünceleri geliştikçe kurduğu cümleler çeşitleniyor.Bütün bunları dil ve ifade kurallarından habersiz,okuma yazma bilmeden yapıyor.Beş yaşından sekiz yaşına kadar ANADİLİ ÖĞRENME YÖNTEMİNİ uygularsak birinci kademenin sonunda Ulusal Türkçeyi, anadilini ve bir yabancı dili konuşan ve yazan nesiller yetiştirmiş oluruz. Sonraki yıllarda basit ve temel özelliğiyle gramer de verilir. Bu eğitimi, okul öncesi ve sınıf öğretmenleri rahatlıkla verebilir. Çünkü işin içinde gramer bilgisi yok. Günlük hayatın, basit ihtiyaçların ve temel iletişim dilinin telaffuzunu öğretmek zor değildir. Gerekirse basit bir hizmet içi eğitimle öğretmenler bu meseleyi halleder. Kaldı ki MEB’in akıllı tahta ve tablet uygulaması tam da bu işe yarar. Teknolojinin görsel ve uygulama zenginliği öğretmenin işini oldukça kolaylaştırır.Öğretmenler de öğrenen ve öğreten konumuna gelirler böylece. Böylece en az iki dilli düşünebilen, yorumlayabilen, konuşabilen ve yazabilen milli ve evrensel kimliğe sahip nesiller yetişir. Ülkemizdeki etnik farklılıklar da yabancı dil öğrenmede ve kullanmada bir zenginlik olarak, değer kazanır. 4- Okuma ve sürekli öğrenme alışkanlığını ne zaman, nasıl kazandırmalı? -Ulusal Türkçeyle okuma yazma, anadil ve yabancı dil eğitimiyle birlikte sürekli okuma alışkanlığı da planlanmalı ve uygulanmalı. -Özellikle öğretmenler çocuklarla birlikte okuma çalışması yapmalı. Okuduğunu anlama ve anlatma, değerlendirme sürekli ve eğlenceli bir çalışma olarak müfredata girmeli.İlk sekiz yıl, sınıf ve Türkçe öğretmenleri öğrenciyle birlikte sınıf içinde mutlaka okumalı.Hatta velileri de bu sürece dahil etmenin yolları aranmalı. 5 – On iki yıl boyunca günlük ders programında mutlaka günlük bir saat okuma dersi konmalı. Okumanın ödüllendirilmesi sağlanmalı. – Kitaba ulaşım, kitabın ucuzlaması gibi konularda tedbirler alınmalı. 5- Çocuğun yeteneklerini keşfedip geliştirecek temel eğitim müfredatı, ilk 4, nasıl olmalı ve uygulanmalı? Ölçme değerlendirme nasıl yapılmalı? BİRİNCİ KADEME (TEMEL KAVRAMLAR EĞİTİMİ 1-4 SINIF 6-11 YAŞ) OKUL ÖNCESİ (Beş buçuk,altı buçuk yaş): Mevcut uygulamaya ek olarak: Ulusal Türkçenin,çocuğun anadilinin ve dünyada geçerli bir yabancı dilin kelime ve kavramlarının öğretilmesi eklenmeli. Birinci ve ikinci sınıf (8-9 yaşına kadar) Sadece dil öğrenme, okuma ve yazmaya geçiş, anlama ve anlatma yeteneğinin gelişmesi için kullanılmalı. Zeka ve yetenek testleriyle her çocuğun özel yetenekleri ortaya çıkarılmalı ve özel sorunlar için özel çözümler uygulanmalı.Çocukların sportif,sanatsal ve zihinsel aktivitelerle tanışması sağlanmalı.Temel ahlak kuralları ve sosyal sorumluluklarımız benimsetilmeli. Her çocuk için, eğitim kurumuna adım atar atmaz kişisel dosya oluşmalı ve öğretmen, veli, yaşam koçu üçlüsü tarafından çocuğun gelişimi takip edilmeli.Öğrenme zorluğu,dikkat dağınıklığı, hiperaktiflik, zeka geriliği,görme,işitme problemleri gibi çocukta bulunabilecek fiziksel ve ruhsal problemlere zamanında müdahale edilmeli.Aileden ve aile ortamından kaynaklanan engeller ortadan kaldırılmalı. SORU:Çocuğun gelişim dosyasını kim takip edecek? CEVAP:Anaokulu öğretmeni,birinci kademe sınıf öğretmeni,ikinci ve üçüncü kademede ise sınıf rehber öğretmeni veya yaşam koçu. BİR TEMENNİ:Yeterli kadro ve ekonomik imkanlar oluştuğunda okullardaki her sınıfın bir yaşam koçu olmalı ve sadece bu işle uğraşmalı. Beşinci sınıftan on ikinci sınıfa kadar, kendi sınıfındaki öğrencilerin dosyalarını takip etmeli. 6 SORU:Yaşam koçu kimdir? CEVAP:Birinci kademede,zeka ve yetenek testlerini yapabilecek,takip ve yönlendirmede bulunacak;ikinci ve üçüncü kademede öğrencilerin kişisel gelişim dosyasını tutacak, her okuldaki uzmanlardır.Çocukların yeteneklerine göre eğitim alanını ve mesleki yönelmesini takip eder ve sonuçlandırır. Spor, müzik,resim,elsanatları,tiyatro,okuma,ezberleme,hitabet,kurgulama,drama gibi yeteneklere yönelik özel kurslar devletçe desteklenmeli,finanse edilmeli. Mümkün olan yerlerde de okul içinde hafta içi ve hafta sonu kurs ve etkinlikler olmalı. Belediyeler, federasyonlar, dernekler, vakıflar, üniversiteler,amatör ve profosyönel kulüpler,meslek örgütleri vb. sürece dahil edilmeli. Özel sektör, hizmet satın almayla desteklenmeli ki ülkenin her yerinde çocuklara bu imkanlar sunulabilsin. Bu, aynı zamanda muhteşem bir istihdam alanları açacaktır.Nasıl ki devlet çiftçiyi,ihracatçıyı destekliyor;sanatçıyı,sporcuyu ve zanaatkarı da özel hizmet alımıyla desteklemeli. Yöresel, bölgesel, ulusal ve uluslar arası yarışmalardaki başarılar cazip ödüllerle teşvik edilmeli ki çocukların ve gençlerin özel yetenekleri sektörler haline gelsin. Uluslararası arenada söz sahibi olalım.Yeteneklerin keşfi ve yönlendirme genellikle bu dönemde gerçekleşir. Üçüncü ve dördüncü sınıf (9-11 yaş arası) Bu yaşlarda, okuma ve sürekli öğrenme alışkanlığı pekiştirilmeli. Anadili, Ulusal Türkçe ve bir dünya dilinin eğitimi yoğunlaşarak devam etmeli. Bu dönemde, çocukların zeka kimliklerine göre, ikinci kademe için hazırlayıcı bir planlama yapılmalı. Üçüncü ve dördüncü sınıftaki Türkçe, hayat bilgisi,fen bilgisi ve matematik dersleri zeka çeşitlerini ortaya çıkarıp geliştirici özellikte olmalı.Bu dersler genel kültür özelliğinde verilmeli ve hayatın neresinde ne anlam ifade ettikleri anlatılmalı.Meslekî kavramların ve sosyal bilimler,fen bilimleri,mühendislik bilimleri,güzel sanatlar,el sanatları,iletişim bilimleri,sosyal hizmetler,idari bilimler,spor gibi alan kavramlarının tanıtılmasına vesîle olmalı. Türkçe ve Hayat bilgisi dersleriyle çocuğa evrensel ve milli değerler, ahlaki ve insani vasıflar benimsetilmeli. Bu değerleri benimsemiş ve uygulamış rol model şahsiyetler milli kahraman olarak yansıtılmalı. Hayat hikayeleri, eserleri ve prensipleri çocuklara hikâye, roman, destan, masal formatında verilmeli. Animasyon, film, dizi, belgesel gibi görsel malzemeler kullanılmalı.Öğretmenler sınıf içinde birlikte okuma,anlama ve anlatma pratiğini her gün uygulamalı. Çocukların sosyal kişilikleri geliştirilmeli ve bireysel başarı hikayeleriyle çocuklar desteklenmeli. Tarih ve milli kimlik bilinci örnek şahsiyetlerin hayat hikayeleri formatında verilmeli. 7 Tarih bilinci,numune şahsiyetlerin hayat hikayelerinin içinde verilmeli.Çünkü yediden yetmişe her insan hayat hikayelerine, kahramanlara ve kahramanlık değerlerine meftundur. Ecdadımızın hikaye,masal ve destan geleneği tesadüfi değildir. Sosyo kültürel kurumlar, mekanlar gezdirilmeli.En yakın tarihi ve kültürel zenginlikler gezdirilip çocuğun sosyolojik kimliğinin oluşması sağlanmalı.Tabiat varlıkları yerinde tanıtılıp çevre ve sağlıklı yaşam bilinci verilmeli.Çocuklar,değerler eğitimini sadece kitaptan veya öğretmenden almamalı.Mümkün olan tüm sosyal ve fiziksel imkanlarla yerinde,canlı ve de uygulamalı eğitim olmalı. Matematik ve fen bilgisi dersleriyle çocuğun tabiata ilgisini artırıcı yönlendirme yapılmalı.Fen ve teknolojinin hayatımızdaki yeri ve önemi anlatılırken tabiattan faydalanmanın önemi benimsetilmeli.Mühendislik bilimleri tanıtılırken gerçek hayattan kesitler verilmeli ve en yakın yerdeki kurum,kuruluş,fabrika,imalathane, labaratuar, teknolojik ortamlar ziyaret edilerek çocukların fen ve mühendislik bilimlerine,mesleklerine ilgisi uyandırılmalı. Bütün bu hedeflere ulaşmak için matematik bilimine olan ihtiyacımız anlatılmalı ki çocuğun zihninde soyut kavramlarla yer eden matematik değerleri ete kemiğe bürünsün ve anlam kazansın. İnsanlar soyut kavramları hayatın somut değerleriyle buluşturamayınca,kavramları gerekli görmüyor ve gereken ilgiyi göstermiyor. Okullardaki fen dersleri genellikle labaratuar sınıfında işlenmeli. Her ilde teknoloji parkı, hayvanat bahçesi ve botanik parkı olmalı;her yıl revize edilmeli. Bu alanlar eğitim öğretimin bir parçası olmalı.Tüm çocuklar düzenli olarak bu imkanlarla buluşmalı. 6- Çocuğun geliştirebileceği yetenek kimliği ile, eğitim alanı ve mesleki yönelmesi nasıl tespit edilecek, karar nasıl verilecek? Çocuk okula adım atar atmaz, kişisel takip dosyası oluşur. Dil eğitimi ile başlayan sürecin üçüncü senesinde, yani ikinci sınıfın sonunda çocuğun zeka ve yetenek testleri yapılır. Çocuğun sportif,sanatsal ve zihinsel etkinliklerdeki başarıları dikkate alınır.Çocukta ağır basan zeka çeşidi ve yetenek alanı belirlenir. Veli, yaşam koçu,sınıf öğretmeni ve idareden oluşan komisyonun gözetiminde ikinci kademeye hazırlık yapılmalı.Sadece gelişim takibi yapılmalı.Sürekli teşvik edici ve geliştirici destek verilmeli,bütün gelişmeler derece ve kademesine göre ödüllendirilmeli.Dönem sonlarında karne yerine ödül verme sistemi kurulmalı. Dördüncü yılın sonunda, yeniden yapılacak bilimsel ölçümlere göre çocuğun ilgi alanları tespit edilip,ağır basan zekâ çeşidi belirlenip,özel yetenekleri de dikkate alınarak, çocuğun eğitim alanı ve meslek türü belirlenmeli. 8 Çocuğa ALAN KODU verilmeli. Çünkü 5,6,7,8 sınıflarda okutulacak derslerin ağırlığı ve müfredatı buna göre belirlenecek. Sosyal bilimler,eğitim bilimleri,fen bilimleri,mühendislik bilimleri,güzel sanatlar,el sanatları,iletişim bilimleri,sosyal hizmetler,idari bilimler,spor gibi EĞİTİM ALANLARI aynı zamanda çocuğun mesleki yönelişini de belirler.Mesleki eğitim ve lisans eğitimindeki istikamet ana hatlarıyla ortaya çıkar. SONUÇTA: İLK 4 BİTTİĞİNDE her çocuk için 5,6,7,8.sınıflardaki EĞİTİM ALANI ve MESLEK KODU belirlenmiş olur.Gerekli açıklamalar yapıldıktan sonra karar sürecine çocuk da dahil edilir. 7- İkinci 4 olan(10-15 yaş arası) 5,6,7,8. sınıfların müfredat amacı tanımlanmış olmalı. Mevcut durumda 5. sınıfta rastgele sınıflar oluşuyor. Hedefi, amacı tanımlanmamış bir müfredat uygulanıyor. Çocukların eğitim alanlarını ve meslek kodlarını dikkate alan sınıflar olmalı ve müfredat oluşmalı. 5. sınıflar sosyal bilimler, fen bilimleri, mühendislik bilimleri, güzel sanatlar,el sanatları,iletişim bilimleri,sosyal hizmetler,idari bilimler,spor gibi EĞİTİM ALANLARI isimlerini taşımalı.Hem aile hem de çocuk bu eğitim alanlarının hangi meslek çeşitlerine götürdüğünü bilerek tercih yapmalı. Şunu da unutmayalım. Her çocuğun eğitim alanı ve mesleki kodu 4. Sınıfın sonunda;aile,sınıf öğretmeni,yaşam koçu ve çocuktan oluşan bir komisyonda belirlenecek. Türkçe, matematik, fen,teknoloji,sosyal bilimler,müzik,spor,el sanatları,resim,din kültürü,iletişim,bilgisayar,drama derslerinin müfredatı eğitim alanlarına ve mesleki hedeflere göre oluşmalı.Öyle bir müfredat olmalı ki çocuk,her dersin ve her konunun seçtiği alan ve mesleki hedefinde nerde ,nasıl işine yarayacağını bilmeli YENİ SİSTEMİN MÜFREDAT FELSEFESİ: Yazılıdan yüksek alıp sınıf geçmek için değil mesleki yönelişine katkı sağlamak için öğrenilecek bir müfredat olmalı. Çocuğun eğitim alanına ve mesleki hedefine ulaşmasını sağlayacak olan müfredat 5.sınıftan itibaren derece derece artarak 8.sınıfa gelinmeli. Örneğin:Hücreyi öğrenen bir çocuk,fen bilileri alanında genetik mühendisliği veya benzer bir mesleği seçmiş olduğundan öğrenme psikolojisi ve performansı farklı olacaktır.Kaymakamlık veya benzeri bir mesleği tercih eden bir çocuk,tarih dersini alırken öğrendikleriyle mesleki tercihi arasındaki bağlantıyı kurabilmeli. 9 YENİ MÜFREDAT HER DERS İÇİN: ÇOCUKLARIN YETENEKLERİNİ ORTAYA ÇIKARAN VE GELİŞTİREN NİTELİKTE OLMALI. MESLEK GRUPLARIYLA İLİŞKİLENDİRİLEN BİLGİYİ SUNMALI, EZBERLENEN DEĞİL. NERDE VE NE ZAMAN GEREKLİ OLDUĞU BİLİNEN BİR BİLGİ SUNMALI. ÇOCUKLAR BİLMELİ Kİ TÜM BİLGİLERİ GELİŞTİRMEK VE YENİLEMEK MÜMKÜNDÜR. 8- İkinci kademe 5,6,7,8 sınıflarda ölçme değerlendirme ve sınıf geçme nasıl olacak, öğretmenlerin performansı nasıl ölçülecek? Sınıf geçme: Merkezi sınav sonuçları,öğretmen raporları,rehber öğretmen veya yaşam koçunun değerlendirmeleri sonucunda velinin de görüşü alınarak sınıf geçme gerçekleşmeli.Sınıfta kalmak yerine başarısız alanların telafisi yolu tercih edilebilir. Temel bilimlerle ilgili derslerin ölçümü merkezi sistem sınavlarla yapılmalı, üniversite sınavları gibi görevlendirmelerle sistem yürümeli.Öğretmenler ve öğrenciler farklı okullarda olmalı. Merkezi branş sınavları da alışılmışın dışında ölçümler yapacak şekilde kurgulanabilir.Yeni sisteme uyumlu olacak bir müfredat değişikliği merkezi sınavların da içeriğini değiştirecektir.Günümüzdeki test tekniği zenginleşip daha fonksiyonel olabilir.Bu sınavlar çocuğun gelişimini ve öğretmenin hizmet kalitesini ölçme için yapılmalı. Yetenek ve beceri gelişmesine bağlı dersler de yetenek sınavlarıyla ölçülmeli. Öğretmen, yazılı yapmak yerine çocuğu dönem sonundaki merkezi sınava hazırlamalı.Yazılı yapmak durumunda olmayan öğretmen, yaptığı çalışmalar için, branşıyla ilgili özgün ölçme yöntemleri geliştirebilir.Merkezi sınav sonuçları, öğretmen için önemli bir performans ölçümü olacağı için öğretmenin çalışmaları başarıya endeksli olacaktır. Öğretmenin hizmet kalitesi sadece sınavla belirlenemez. Okul idaresi,veli,öğrenci endeksli ölçümlerle ve objektif kriterlerle öğretmenin hizmet kalitesi belirlenmeli.Üstün performanslar ödüllendirme sistemiyle teşvik edilmeli. Öğretmenin itibarını artıracak, can alıcı görevi şu olmalı: İkinci kademenin sonunda 8. sınıfın sonunda çocuğun gideceği mesleki eğitim yüksek okulunun belirlenmesinde öğretmen görüşü ağırlıklı olmalı. 10 Merkezi sınav sonuçları ve öğretmenlerin okuttuğu her çocuk için hazırlayacağı,dersiyle ilgili, alan raporları ağırlıklı olarak etkin olmalı.Yani öğretmen, bilgisi ve becerisiyle çocukları sınavlara hazırlayan,yazacağı raporla da çocuğun gideceği mesleki eğitim yüksek okulunun belirlenmesinde etkin insan, konumunda olmalı. 9- İkinci 4. yılın sonunda 8.sınıfta ölçme değerlendirme nasıl yapılacak ve çocuk neye göre mesleki eğitim yüksek okuluna başlayacak? İkinci kademenin ikinci yılının ( 6. Sınıf ) sonunda,temel bilimler ve yetenek sınavlarının sonuçlarına göre çocuğun eğitim alanı ve meslek yönelişi yeniden değerlendirilir.Gerekirse komisyon tarafından değişiklik yapılır. İkinci kademenin son iki yılında ( 7-8. Sınıf ) müfredat, mesleki alanlara göre ağırlık kazanır.Yâni, şu an dokuzuncu sınıftan sonra uygulanan sözel,sayısal,eşit ağırlık ve meslek liselerindeki farklı bölümlerin, temel eğitim ve öğretimine, ikinci kademenin son iki yılında (7-8 sınıf) başlanır.Artık öğrencinin ilgi alanı ile meslek türü belirlenmiş ve üçüncü kademeye hazırlık başlamıştır. Alan ve meslekle ilgili son bir kontrol da sekizinci sınıfın sonunda yapılır. Merkezi sistem, temel bilimler sınavlarının sonuçları,yetenek ve ilgi gelişiminin ölçümleri,öğretmen raporları ve yaşam koçunun görüşleri dikkate alınır.Ailenin ve çocuğun da katılımıyla oluşan komisyonda çocuğun gideceği mesleki eğitim yüksek okulu ve bölümü belirlenmiş olur.Böylece 9.sınıf başlamış olur. SORU:İkinci kademede 5,6,7,8. Sınıfların sonunda SBS sınavları mı olacak? CEVAP:Evet ama bu sınavlar,sadece sınıf geçme için değil,çocuğun gelişimini ve öğretmenin hizmet kalitesini ölçmede kullanılacak. 10- Üçüncü kademe olan son 4 yılda MESLEKİ EĞİTİM nasıl başlayacak? İkinci kademenin sonunda çocuğun 9.sınıftan başlayarak okuyacağı mesleki eğitim çeşidi belirlenmiş oluyor. Örneğin: Birinci kademenin sonunda( 4. Sınıf ) fen bilimleri alanında ve ilgili meslek türlerinden alan kodu verilen bir çocuğun bu kodu altıncı ve sekizinci sınıfın sonunda yapılacak ölçme ve değerlendirmelerle değişmezse;sınıf öğretmeni, yaşam koçu, 11 veli ve öğrenciden oluşan komisyonun tercihi de fen bilimleri alanından ve kimyagerlik olursa; öğrenci yedinci ve sekizinci sınıfta fen bilimleri temel müfredâtına giriş yapacak.Dokuzuncu sınıftan on ikinci sınıfa kadar,fen bilimleri meslek yüksek okulunda kimyagerlik dalında eğitim öğretim alacak.On ikinci yılın sonunda her yerde geçerli olacak,kimyagerlik meslek sertifikası alacak.Üniversitelerin özgün şartlarını yerine getirebilecek durumdaysa herhangi bir üniversitede,kimyâ lisans eğitimine başlayabilecek. 11-Mesleki eğitim sistemi sil baştan. Mevcut sistemde MESLEK LİSELERİ insan kaynakları,istihdam ihtiyaçları,bölgesel ve sektörel ihtiyaçlar dikkate alınmadan kurgulanmış durumda.Kalifiye elaman yetişmiyor.Üç aylık mesleki eğitim kursuna gidenler,meslek lisesi mezunundan daha kalifiye hale gelebiliyor. Bu yüzden yüzde altmışı mezun olduğu meslekte çalışmıyor. Kimi üniversite kapılarına yığılıyor kimi de değişik arayışlara giriyor. Diğer lise türlerini bitirenler de sayısal, sözel ,eşit ağırlık,fen veya dilden YGS ve LYS’ ye giriyor.Sınavı kazanamayınca on dokuz yaşında mesleksiz ve işsiz ortada kalıyor. Çözüm: Meslekî Eğitim Yüksek Okulları adı altında tüm lise türleri birleşmeli. Tüm liseler, mesleki eğitim yüksek okullarına dönüşmeli ve YÖK’e devredilmeli. Bu eğitimin sonunda: Toplumun ihtiyacı olan bütün meslek dallarındaki ara elaman veya kalifiye elemen ihtiyacı giderilir.Sistem sayesinde, on yıl sonraki kalifiye elaman ihtiyacı dahi planlanabilir.Hangi meslek türünde, hangi yıl ,kaç elemana ihtiyaç olacaksa;ona göre okulların kontenjanı ayarlanabilir.Planlı bir istihdamla işsizlik sorunu da çözülür.İş garantili bir eğitim öğretim gerçekleşir.Yabancı dil sorununu çözmüş elemanlar için yurt dışına gönderilmek için okulların kontenjanı ayarlanabilir.Her insanımız yetenekleri ve ideallerine uygun bir alanda istihdam olursa işini severek yapar. Mesleki eğitim yüksek okulları neye göre açılacak? A-Bölgesel ve ulusal kalkınma hedefleri ve planlarına uygunluk. B-İnsan kaynakları veya nüfus veri tabanına uygunluk. C-Sektörel, bölgesel ve yöresel iş gücü ihtiyaçlarına uygunluk. 12 D-Arz talep dengesine, devamlılık ve verimlilik esaslarına uygunluk. E-İş dünyasının, meslek örgütlerinin ve kurumlarının planlarına ve taleplerine uygunluk F-Uluslar arası istihdam ihtiyaç ve imkanlarına uygunluk G-Mevcut liselerin sisteme entegre edilmesindeki verimliliğe uygunluk. MESLEKİ EĞİTİM YÜKSEK OKULLARININ ÇEŞİTLİLİĞİ VE ÖZEL SEKTÖRÜN ROLÜ Özel sektöre, tüm okul türlerinde, okul açma yetkisi verilmeli ve desteklenmeli ki bu proje toplumun imkanlarına kavuşabilsin. Bedelsiz arsa, faizsiz kredi,vergi muafiyeti,düşük maliyetli enerji,öğrenci desteği ile desteklenen özel sektör kısa zamanda muhteşem işler yapar.Verilen bütün ruhsatlar ve destekler başarı kriterleriyle şarta bağlansın ki suistimalller olmasın.Ülkemizin yetiştirdiği tüm yetenekler özel sektör eliyle, sisteme entegre olmalı.Özel sektör,yeni nesillerin yetişmesinde aktif hâle gelmeli.Şöyle ki: -Sporun tüm dallarında ulusal ve uluslar arası başarıya kavuşmuş sporcularımız SPOR MESLEK YÜKSEK OKULLARINDA sporcular yetiştirmeli,yetenek avcılığı yapmalı. -Tiyatro, sinema, televizyon,resim,müzik,el sanatları,plastik sanatlar,tasarım,moda vb. sektörlerde başarılı olmuş sanatçılarımız GÜZEL SANATLAR MESLEK YÜKSEK OKULUNDA sanatçılar yetiştirmeli. -Roman, hikaye, şiir,senaryo,biyografi,deneme vb. türlerde eserler vermiş edebiyatçılarımız; sosyolog,PDR uzmanları,eğitmen,tarihçi ve araştırmacılar SOSYAL BİLİMLER MESLEK YÜKSEK OKULUNDA yeni yazarlar,şairler,sosyolog,tarihçi ve araştırmacılar yetiştirmeli. -Devletin idari mekanizmalarında görev almış başarılı kaymakam,vali,belediye başkanı,rektör ve müdürler İDARİ BİLİMLER MESLEK YÜKSEK OKULUNDA yönetim yeteneklerini ortaya çıkarmalı. -Başarılı hakimler, savcılar, avukatlar, yargıçlar ADALET MESLEK YÜKSEK OKULLARINDA mesleğin inceliklerini anlatmalı. -Büyük projelere imza atmış mühendislerimiz MÜHENDİSLİK BİLİMLERİ MESLEK YÜKSEK OKULLARINDA yetenekleri ortaya çıkarırken, mühendislik bilimlerinin en çok ihtiyaç duyduğu yardımcı teknik elemanları yetiştirmeli. -Tarım ziraat ve hayvancılıkta ulusal ve uluslar arası deneyime sahip işletmeciler TARIM VE HAYVANCILIK MESLEK YÜKSEK OKULLARINDA tabiatı, bitki ve hayvanları seven; ülkemizin imkanlarını bilen gençler yetiştirmeli. 13 -Tıp dünyasında büyük başarılar yakalamış hekimlerimiz, sağlık elemanları SAĞLIK MESLEK YÜKSEK OKULLARINDA sağlık sektörüne gönül vererek, özverili çalışmayı sevecek kadrolar yetiştirmeli. -Hizmet sektöründeki büyük şirketlerinin kurucu ve idarecileri ORGANİZASYON VE YÖNETİM MESLEK YÜKSEK OKULLARINDA hizmet sektörüne yeni yetenekler kazandırmalı. -Buluşlar yapan beyinler,bilim insanları ve ARGE uzmanları TEKNOLOJİ GELİŞTİRME VE ARGE MESLEK YÜKSEK OKULLARINDA yeni mucitler yetiştirmeli. -Başarılı öğretmenler ve akademisyenler EĞİTİM BİLİMLERİ MESLEK YÜKSEK OKULUNDA idealist öğretmeni,eğitimciyi tanıtmalı. -Tabiatı,insanı,hayvan ve bitkileri çok seven,alanında duayen olmuş şahsiyetler FEN BİLİMLERİ MESLEK YÜKSEK OKULUNDA geleceğin doktor,biyolog,kimyager,eczacı ve bilim insanlarını yetiştirmeli. -Moda ve tekstil sektörünün büyükleri TEKSTİL MESLEK YÜKSEK OKULLARINDA ihtiyaçları olan tüm kalifiye elamanları yetiştirebilmeli. -Gerçek ustalar İNŞAAT YAPI VE DEKARASYON MESLEK YÜKSEK OKULLARINDA yeni ustaları yetiştirebilmeli. -İletişimin teknik altyapı ve kalifiye eleman ihtiyacını en çok bilenler İLETİŞİM MESLEK YÜKSEK OKULLARINDA her türlü kalifiye elamanı yetiştirip ulusal ve uluslar arası iletişim sektöründe çalışabilecek yetenekleri ortaya çıkarmalı. -Muteber din alimleri, hocalar İLAHİYAT MESLEK YÜKSEK OKULLARINDA okuyan,araştıran İslam medeniyetini,tarihini ve kültürünü iyi bilen ve pedagojik formasyona sahip; müezzin,hoca,hafız,imam ve hatipler yetiştirmeli. UYGULAMA NASIL OLACAK? Dokuzuncu ve onuncu sınıfta alan eğitimi ve meslekî eğitimin teorik kısmı tamamlanırken,on birinci sınıftan başlayarak meslekî uygulamaya geçilmeli,çalışma hayatı başlamalı. SORU:Gençler nerde nasıl istihdam olunacak? CEVAP:Okullar ve kontenjanları sektörel ve bölgesel ELAMAN ihtiyaçlarına göre planlanacağı için tüm öğrenciler on birinci sınıftan başlayarak çalışma hayatına girmiş olacak.Hatta, özelliği gereği ÇIRAK istiyorum diyen mesleklerde çalışma hayatı 9. Sınıftan başlayabilir.Okuldaki eğitim yarım zamanlı veya hafta sonu olabilir.Böylece erken yaşta, ekonomik imkan ve sosyal güvence fırsatı doğar. 14 Öğrenciler hem mektepli hem de alaylı olarak mesleki eğitim alacak. Okul türü ve diğer şartlara göre,yarım gün okul veya iki gün okul,diğer günler çalışma şeklinde düzenlemeler yapılabilir.Cumartesi ve pazar da değerlendirilebilir. Özel sektör ve devlet kurumlarının eleman ihtiyacı,orta öğretimden karşılanmış olacak.Sosyal güvence de dokuz veya on birinci sınıfta başlayacak,kayıt dışılık bitecek. Mesela: Sosyal bilimler alanında meslek yapan bir genç, on ikinci yılın sonunda ,ben mühendislik veya tıp okumak istiyorum diyemeyecek.O, zâten sosyal bilimler alanından bir meslekte çalışıyor olacak. İsterse ve şartları tutarsa sosyal bilimler alanından bir bölümde lisans eğitimine başvurabilecek. Örneğin: Fen bilimleri alanından, sağlık meslek yüksek okulunun herhangi bir bölümünü bitiren öğrenci; tıp, eczacılık, diş hekimliği,mühendislik veya öğretmenlik için lisans eğitimi isteyebilecek. Bunun için,on ikinci sınıfın sonundaki diploma notu ve üniversitelerin yapacağı özel sınavlar veya şartlar belirleyici olacak. YGS-LYS olmayacak. Bu sistemde okuldan atılma olmamalı. Her türlü başarısızlık ilgili komisyonlarca değerlendirilip,gereken yapılmalı.Gerektiğinde 9.ve 10. Sınıfta eğitim alanı ve mesleği değişmeli.Diyelim ki her tedbîre rağmen okula devamda,eğitim ve öğretimde başarısızlık oldu.Öğrencinin psikolojik veya fiziksel bir rahatsızlığı yoksa;günümüzdeki çıraklık eğitim merkezi gibi öğrenciye en uygun mesleki eğitim verilir ve işe yerleştirme gerçekleşir. Bu uygulama,yasal zorunluluk ile hayata geçmeli.Günümüzdeki açık lise sistemi ile zorunlu eğitim tamamlanır. Müfredatı genel kültüre yönelik,kolay olmalı;tarih,edebiyat,coğrafya,din bilgisi gibi sosyal bilimlerin bazı dersleri seçmeli olarak verilir.İsteğe bağlı olarak yabancı dil eğitimi devam edebilir.Önemli olan, bir meslekte çalışıyor olmak ve açık liseden on iki yılı tamamlamak için yasal zorunluluğun olması.Ehliyet almak,ticaret yapmak,sosyal güvenceye kavuşmak gibi haklar için on iki yıllık eğitim diploması şart koşulmalı. SORU: Meslekî eğitim için hocalar nerden bulunacak,mevcut öğretmenlerin sisteme entegrasyonu nasıl olacak? CEVAP: Sistemin formatı değişirken öğretmenlerin alışılmış pozisyonda kalması düşünülemez. Yeni sistemin sağlıklı uygulanması için öğretmenlik anlayışının değişmesi şart. Mevcut öğretmenler YÖK kadrosuna geçmeli ve branşlarıyla ilgili mesleki eğitim yüksek okullarında öğretim görevlisi konumunda olmalı.Yabancı dil şartı olmadan, tezsiz veya tezli yüksek lisansla sisteme dahil edilmeli. Mevcut öğretmenlerin sayıca yetersiz kalacağını da peşinen söylemeliyiz.Yeni sistemde epeyce öğretmen ihtiyacı olacak.Mevcut öğretmenleri sisteme entegre ederken,üniversitelerin öğretmen yetiştirme formatı da mutlaka değişecek.Meslek yüksek okullarının mevcut kadroları bu çalışmalara öncülük edecek.Ortaöğretimdeki meslek liselerinin öğretmenleri de sistemin öncüleri olacak. 15 Zamanla, sistem kalifiye elemanlarını yetiştirecek. Ayrıca ihtiyaç hâlinde bütün meslek grupları için özel sektörden kalifiye elemanlar,usta öğreticiler görevlendirilir. Bu görevlendirmeler, özel sektör veya meslek örgütlerinin temsilcileri ve yöneticileriyle tanzîm edilebilir. SORU:Üçüncü kademe 9,10,11,12. sınıflarda ölçme değerlendirme ve sınıf geçme nasıl olacak? 1-Teorik her bilgi ve öğretimin ölçümü, dönem sonlarında ÖSYM sınav sistemiyle. 2-Mesleki yeterlilikle ve yetenekle ilgili tüm eğitimlerin ölçümü, uzman ve yetkin komisyonlarca yapılmalı. 3-Sınıf geçme ise:ÖSYM eliyle dönem sonlarında yapılacak merkezi sınav sonuçları, mesleki alan ve yetenek sınav sonuçları esas alınmalı. Öğretmenlerin her öğrenci hakkındaki davranış notu çok etkili olmalı ki öğretmenin itibarı artsın.Yaşam koçu veya rehber öğretmenin çalışmalarını da dikkate alan bir yöntemle sınıf geçme sistemi kurgulanmalı. 12-Lisans eğitimine geçişin amacı ve sistemi nasıl olmalı? Sistemin temel felsefesi sil baştan: Mevcut sistemde lisans eğitiminin en önemli yanı iş bulma endişesidir.Oysaki yeni sistem lisans eğitiminden önce, iş garantili kurgulanıyor.On sekiz yaşına gelen ve çalışma hayatının içinde olan bir genç için lisans eğitiminin amacı şunlar olabilir: -Yeteneklerini veya mesleğini geliştirmek,uzmanlaşmak. -Mesleğinin uluslar arası nitelikte gelişmesini istemek. -Bitirdiği eğitim alanında ancak lisans eğitimiyle ulaşılabilen meslekleri istiyor olmak. -Akademik çalışma,bilimsel araştırma yapmayı istemek. -Özel sektör ve kamu kurumlarının bâzı iş imkanlarında lisans eğitimini şart koşması vb. 16 İş diploması dağıtan üniversitelerin bilim ve teknoloji merkezlerine dönüşmesi gerek! Yeni sistem üniversitelerin formatını da değişikliğe zorlayacak.Günümüzde iş diploması dağıtan meslek kurslarına dönüşmüş üniversite enflasyonu yaşanıyor.Oysaki üniversiteler bilimsel araştırma ve geliştirmeye odaklanmalı.Kalabalık sınıflarda iş diploması dağıtmaktan kurtulmalı.Gençlerin özel yeteneklerini bilimsel çalışmalarla destekleyen,ülkemizin yetenekleriyle dünyanın imkanlarını buluşturan konumda olmalı. Lisans eğitimi sırasında gençler çalışma hayatına devam edebilmeli ki ekonomik endişeler olmasın.Gereken yerlerde eğitim bursları devreye girmeli.Yüksek lisans veya doktora eğitimi üniversitelerde iş bulma endişesiyle değil de bilimsel çalışmalar için olmalı.Her bilimsel çalışma özel sektör ve devlet eliyle ödüllendirilmeli. Yüksek lisans ve doktoraya başvurmadaki şartlar yeniden düzenlenmeli.Yabancı dil ve yeterlilik sınavları yüksek lisans veya doktoranın sonunda yapılmalı.Başlamak için proje şartı konmalı.Yüksek lisans veya doktora yapmak isteyenler,ilgili komisyonlara projelerini kabul ettirmekle başlayabilmeli. Teklif ettiğimiz sistem oturduğunda üniversitelerdeki öğrenci yoğunluğu bitecek.Çünkü, sadece iş bulma endişesiyle üniversite okunmayacak.Bu durumda akademik kadrolar yüksek lisans veya doktora için daha çok öğrenci alabilecek. Sonuçlanan yüksek lisans ve doktora projelerinin bilimselliği ve geçerliliği de günümüzdeki doçentlik yeterliliğinin verilmesi gibi komisyonlar eliyle olmalı.Akademik kadroların maaş,terfi ve diğer hakları da onay almış yüksek lisans ve doktora direktörlüklerine göre düzenlenmeli.Böylece bilimsel çalışmalar artacaktır. Lisans eğitimine geçiş nasıl olmalı? On ikinci sınıfın sonunda: Dönem sonlarında yapılan merkezi sınavların ortalamasıyla oluşacak, alan eğitimi notu ortalaması ve mesleki başarı ortalaması esas alınarak mezuniyet notu verilmeli.Öğretmen raporları,rehber öğretmen veya yaşam koçunun kanaatleri öğrenci sicil notunu oluşturmalı.Sicil notu üniversitelerin kabul şartlarından olmalı. Lisans eğitimine başvuru ve giriş şartları, üniversite veya bölüme özel olmalı.Öğrencinin alan mezuniyet notu ve sicil notu dikkate alınmalı.Bu şartlar üniversitelerce belirlenmeli. 17 13-Üçüncü kademede (9-12.sınıf) müfredata bağlı öğretmen sorunları ve çözümleri nelerdir? Müfredat ile toplumun ihtiyaçları arasındaki uyum sorununu aşamayan ve kendini yenilemeyen öğretmenler, branşlarının eğitiminde odak noktası olamıyor.Öğretmen, öğrencinin gözünde, bilge bir insan yerine, zorla öğretmeye,ezberletmeye çalışan ve cezâlandıran bir otoriteye dönüşüyor.Halbuki her öğretmen rol model olmak zorundadır.Bu sorunun kaynağı realist ve modern olmayan müfredat ve de kendini yenileyemeyen,geliştirmeyen öğretmenlerdir.Ayrıca, bir bütün olarak mevcut sistem; yenilikçi, realist ve idealist öğretmenleri yok eden dinamiklere,mevzuat ve brokrasiye sahip. Çağdaş,yenilikçi,idealist ve realist bir öğretmen kadrosu isteniyorsa öğretmenlere rekabet ortamı sağlanmalı.Bunun ilk adımı da müfredat yarışmaları ve proje geliştirme organizasyonlarıdır.Alanında ve branşında projeler geliştiren,uygulayan,bireysel ve toplumsal sonuçlarını ortaya koyabilen öğretmenler maddi ve manevi yönden câzip oranda ödüllendirilmeli.Statik değil dinamik,değişken ve geliştirmeye açık bir müfredat olmalı. Yeni müfredatta tüm branşlar, sadece ilgili mesleki alana hitap etmeli.Öğrenciler alan dışı ve mesleki çerçevenin dışında konularla muhatap olmamalı. Öğrenci şuna ikna olmalı:Bu öğrendiğim,yeteneklerimi geliştirip mesleki başarıya kavuşturacak. Müfredat yeni sisteme uyarlanmalı.Gereksiz ayrıntılardan ayıklanmış,eğitim kademesinin formatıyla ilgisiz konular çıkarılmış;kısa, öz,anlaşılır,uygulanabilir, ölçülebilir olmalı.Gereksiz tekrarlardan uzak,güncel ve güncellenebilir, öğrencinin ilgisini çekebilecek özellikte olmalı.Bireye,topluma ve insanlığa sosyal ve ekonomik katkı sağlamada iknâ edici bir müfredat hazırlanmalı. Müfredat hazırlanırken ilgili tüm kesimlerin özellikle de öğretmenlerin rolü olmalı. Toplumun ve eğitimin realitesinden uzak, akademisyenlerin deneme tahtasına dönmüş çalışmalardan kurtulmak için öğretmenler devreye girmeli. Bölgesel ve ulusal müfredat yarışmaları açılmalı ve her yıl yenilenmeli. Öğretmenlik formatının değişmesi gerek Yeni müfredat öğretmeni, ezberleten konumundan çıkarıp; konunun felsefesini yapan,bilge insan,rehber konumuna geçirmeli.Böylece her öğrenci konu hakkında yorum yapmayı ve yeni bakış açıları getirmeyi deneyecek.Öğrenciler, bütün alanların ve branşların gerçek hayata yaptığı katkıyı öğrenince, eğitimi temel ihtiyaç olarak görecek ve sevecek.Acıktığında yemeyi içmeyi severek yaptığı gibi.Şimdi branş branş konuyu örnekleyelim: 18 COĞRAFYA ÖĞRETMENİ: Öğrencilere, ülkemizdeki nehir isimlerini ve özelliklerini ezberletmek yerine, öğrencilerden nehirleri korumak ve en verimli şekliyle kullanmak için fikirler isteyecek.Projeleri yarıştıracak,üstün yeteneklerin ortaya çıkmasını sağlayacak.Ölçme değerlendirmeyi de bu yolla yapacak. EDEBİYAT ÖĞRETMENİ: Bir şâiri veya şiiri işlerken mısralardaki duygu ve düşüncelere,hayat felsefesine,bakış açısına yoğunlaşacak.Öğrenciden yorum yapılmasını,karşılaştırmayı ve tartışmayı isteyecek.Şiirin yazıldığı dönemin, toplumun ve dilin araştırılmasını isteyecek ve günümüzle kıyaslatacak.Sosyolojik ve psikolojik çıkarımlar yaptıracak. Sürekli ve birlikte okuma ve yazma pratikleri yaptırarak,okuma ve yazmayı hayâtın vazgeçilmez bir parçası hâline getirecek. TARİH ÖĞRETMENİ: Fâtih Sultan Mehmet’in savaşlarının ayrıntılarını ezberlemek yerine O’nun hayat felsefesini,ideallerini,yaşam biçimini,vazgeçilmez değerlerini,aldığı eğitimi,yaşadığı toplumun gerçeklerini anlatmalı.O’nu rol model bir şahsiyet olarak incelemeli.Olaylardan çok, sebep ve sonuçlarla ilgilenmeli. FELSEFE ÖĞRETMENİ: Dünyanın veya Avrupa’nın felsefi ekollerini tanıtırken, tek doğruymuş gibi bir ezikliği olmadan anlatmalı.Kendi medeniyet tarihimizi,felsefî şahsiyetlerimizi,eserlerimizi ve değerlerimizi önceleyen ama karşılaştırmalı olarak dünya değerlerini de anlatan bir öğretmen olmalı.Bütün alternatifleriyle öğrenciye sunan ve öğrenciden yorum,karşılaştırma,güncelleme ve açılım isteyen bir öğretmen ve müfredat olmalı. FİZİK-KİMYA-BİYOLOJİ ÖĞRETMENLERİ: Fen bilimlerini akademik bir dille ezberletmekten vazgeçmeli. Varlık âlemine ilgi uyandırıp,onları sevdirip incelemeye heveslendirmeli.Eğitimin bütün kademelerinde, fen bilimlerinin günlük hayatımıza getirdiği imkanlar anlatılmalı. Öğrenciler tabiatı,varlıkları ve sistemleri tanıdıkça; ülkeme ve tüm insanlığa faydalı olacak bilgiye,teknolojiye katkı yapabilirim diyecek.Bilim insanlarının hayatı ve çalışmaları da anlatılırsa, çocuklarımızın bilime ve teknolojiye ilgisi artar,yetenekleri ortaya çıkar. 19 MATEMATİK ÖĞRETMENLERİ: Genel değil,mesleki alana özel bir matematik müfredatı anlatılmalı .Eğer siz fen bilimlerini öğrenciye sevdirirseniz ve mühendislik bilimlerinden birini öğrencinin gönlüne sokabilirseniz; tüm öğrencilere şunu kabul ettirebilirsiniz: Fen bilimlerinin ve mühendislik eğitiminin alfabesi, dili,mantığı,düşünme sistemi matematiktir.Matematiği bilmeyen ve kullanamayan biri, fen bilimlerinde ve mühendislik eğitiminde BAŞARILI OLAMAZ bilimsel çalışmalar yapamaz! Kendi başına, karmaşık,anlamsız ve gereksiz olduğu düşünülen matematik bu yüzden öğrenciler tarafından sevilemiyor.Çünkü öğrenciye ne işe yaradığı ve nerede kullanılacağı anlatılmıyor. Çok ağır konular erken dönemde yükleniyor,lisans eğitiminde verilmesi gereken ayrıntılara giriliyor.Eğitimin bütün kademelerinde sadece matematik formülleri ve kalıplaşmış çözüm yöntemleri ezberletiliyor. Amaç ve felsefesi sevdirilmek şartıyla, müfredat şöyle olabilir: Birinci kademede dört işlem ve çarpım tablosu.İkinci kademede matematik kavramlarının tanıtımı,basit hesaplamalar.Üçüncü kademede, şimdiki dokuzuncu sınıfın konuları ve mesleki alanların ihtiyacı olan konular. REHBER ÖĞRETMEN VEYA YAŞAM KOÇU: Okul rehberlik servisinin ve sınıf rehber öğretmenlerinin amacını, sâdece sorun çıkaran öğrencilerle ilgilenmek sanan, ilkel bir anlayışımız var. Rehberlik hizmetini , disiplin kurulunda ceza vermeden önceki durak olarak algılıyoruz. Mevcut mevzuat ve müfredat bu kadar basit olmasa da ne yazık ki genel uygulama ve algılama böyle. Anlatmaya çalıştığımız, yeni SİSTEMİN SİGORTASI olan sınıf rehber öğretmenleridir veya yaşam koçudur.Okul rehberlik servisi koordine görevinde olmalı. Çünkü, yeni sistem öğrenci merkezli ve faydacıdır. Parolası da şöyledir: TANI-YÖNLENDİR-TAKİP ET-DEĞERLENDİR-PAYLAŞ VE SONUÇLANDIR -Birinci kademede, sınıf öğretmeni okulun PDR UZMANIYLA ortak çalışır ve çocukların kişisel gelişim dosyasını tutar.Çocuğun zeka özelliklerini,baskın yönlerini,geliştirebileceği yeteneklerini ortaya çıkarır.Tedavi ve rehabilite gerektiren noktaları bulup aileyi ve uzmanları harekete geçirir.Dördüncü sınıfın sonunda çocuğun eğitim alanı ve mesleki kodunu belirlemede öncü olur. -İkinci ve üçüncü kademede,her sınıfın bir rehber öğretmeni veya yaşam koçu olur ve sadece çocukların gelişimini,dosyalarını takip eder.Okul,aile ve öğrenci arasında koordinasyon sağlar.Eğitim alanını ve mesleki gelişimi takip edip rapor haline getirir,sonuçlandırır. 20 Rehberin veya yaşam koçunun temel görevleri : -Öğrencinin ailesi ve ders öğretmenleriyle ortak çalışma ve takip yapmalı. -Öğrencinin zeka özelliklerini,ilgi duyduğu alanları,fizîki ve ruhsal gelişimini, yeteneklerini,başarılı olabileceği meslek dallarını tespit eder.Aileyi ve çocuğu yönlendirir. -Çocuğun gelişimini takip eder,sağlıklı ölçme değerlendirmeler yapılmasını sağlar ve tüm ayrıntıları en az ayda bir kez aileyle paylaşır.Sorunlara çözüm üretir ve uygular. -Bütün sistemin sağlıklı yürümesinden kendini sorumlu bilir.Her alanda başarı getirecek; günlük,haftalık,aylık,dönemlik ve yıllık planlar yapar,uygular,tedbir ve sonuç alır ,paylaşır. SORU: Rehberliği veya yaşam koçluğunu kim nasıl yürütecek, ihtiyaç olan kadro nasıl yetişecek? CEVAP: Üniversitelerin lisans programları, yeni sistemi yürütebilecek nitelikte rehber öğretmenler yetiştirmek için yeniden düzenlenmeli. Sosyal bilimler ve dil bilimlerinin herhangi bir branşından mezun olanlara, tezsiz yüksek lisansa alınarak, rehber öğretmenlik formasyonu verilebilir. Öğretmenlikte yirmi yılını dolduranlar da tezsiz yüksek lisansla rehber öğretmen olabilmeli. MESLEK ÖĞRETMENLERİ Meslekleriyle ilgili teorik bilgiye takılıp kalmadan, gençleri iş dünyasına veya çalışma hayatına kalifiye eleman olarak hazırlayabilecek donanımda olmalılar.Meslekleriyle ilgili gelişmeleri ve teknolojileri takip edecek bir kapasiteleri olmalı.İş hayatını,sektörleri ve kurumları yakından takip etmeliler.Meslekleriyle ilgili projeler geliştirip öğrencileriyle ortak çalışmalar yapmalılar.Arge çalışmalarına katılmalı hatta öncülük etmeliler.Çalıştıkları okulları sektöründe öncülük edecek işletmelere dönüştürmeli ve dünyayı takip etmeliler.Her türlü çalışma ve başarıları,döner sermaye kaynaklı cazip ödüllerle desteklenmeli.Kazan kazan sistemi kurulmalı. 14- Öğretmenlerin bâzı temel sorunları ve çözümleri! -Yıpranmış ve yorulmuş öğretmenler ek ders ücreti alabilmek için âdeta sürünerek derse giriyor.Öğretmen emekli maaşında veya ikramiyesinde iyileştirme yapılıp, bu öğretmenler emekli edilmeli.Genç öğretmenlere kadro açılmalı. -Kadınlarda yirmi beş yıl,erkeklerde otuz yıldan sonra emekli olma hakkı verilmeli. Devam etmek isteyenler,fizîki,ruhsal ve mesleki yeterlilik testlerinden geçmeli.Yıpranma payı dikkate alınmalı. 21 -Bütün öğretmenler yeni sistem için, hizmet içi eğitimlerle,hazırlanmalı. -Ücretli öğretmenlik yapanlar direk kadroya geçirilmeli. -Öğretmen yetiştiren lisans programları yeni sisteme adapte olmalı. Programın son yılında, öğretmen adayları okullarda stajer öğretmen olarak çalışmalı,cüzî de olsa bir ücret verilmeli. Atamalarda staj notu da dikkate alınmalı. -Orta öğretimdeki birçok öğretmenin ek dersi ya çok az ya da hiç yok.Bu yüzden birçok öğretmenin maaşı okuldaki hizmetli memurla aynı.Ek ders ücreti maaşın asli unsuru olmalı,on iki ay verilmeli.Kamuya ait toplu ulaşımdan ücretsiz faydalanmak gibi ayrıcalıklarla öğretmenin îtibarı güçlendirilmeli. -On yılını dolduran her öğretmen, uzman ünvanını almalı ve hâlen verilmekte olan uzmanlık farkı, maaşına yansımalı. -Bölgesel veya ulusal proje geliştirip uygulayan,başarısını ispatlayanlar ödüller almalı.Kültürel veya bilimsel eser yayınlayan ve eseri yetkili komisyonlarca nitelikli bulunan öğretmenler, maddi mânevi ödüllerle teşvik edilmeli.Eser sâhibi öğretmenlere yüksek lisans ve doktora yapmada imtiyazlar tanınmalı. -Özel sektörde çalışan öğretmenlerin özlük hakları ve maaşları yasal statü kazanmalı ve yasaların koruması olmalı. Köle mantığıyla çalışmaktan kurtulan öğretmenlerin sendikası olmalı ve sendika üyeliği ciddi avantajlar getirmeli. -Bütün sendikalar tek çatı altında birleşmeli.Hükümetle görüşme ve pazarlık yapan heyette her gruptan eşit sayıda temsilci olmalı.Kararlar uzlaşmayla alınmalı. -Yeni sistemin sağlıklı yürümesi için birinci kademe sınıf öğretmenlerinin olduğu gibi branş öğretmenlerinin de sınıfı olmalı. Öğretmen kendi sınıfını evi gibi algılamalı, öğrencileri de misafir kabul etmeli.Okullarda öğrenci dolapları olmalı ve öğrenciler her ders için sınıf sınıf dolaşmalı. -Öğretmen maaşları;kıdem,performans,bölgesel ve yerel şartlara göre yeniden yapılandırılmalı.Makul bir taban maaştan sonra kategoriler oluşmalı.Örneğin kırsal alanda mahrumiyetlerle çalışanlar bunun farkını almalı.Kiraların yüksek olduğu illerde uzun vadeli faizsiz konut kredisi verilmeli. -Performansa dayalı ödüllendirme olmalı.Her başarıyı ödüllendiren teşvik sistemi kurulmalı. 22 15- Okulların çalışma sistemi ve öğretmen mesaisi nasıl olmalı? – Tüm kademelerde eğitim öğretim tam gün olmalı. Sabah saat sekizden öğlen on ikiye kadar; alan, bölüm, branş ve meslek müfredatı işlenmeli. Saat on üçten on yediye kadar rehberlik ve kulüp uygulamaları, stajlar, atölye, labaratuar çalışmaları yapılmalı. Böylece tam gün okulda olan çocuklar maddi ve manevi emniyet içinde olacak.Her yönden ülke kazanacak. SORU: Saat sekizden on ikiye kadar temel dersler; alan,bölüm ve branş müfredatı yetişir mi? CEVAP: Evet yetişir; çünkü yeni müfredat eskiye göre daha öz,özet ve pratik olacaktır.Zaman kaybettiren ayrıntılar,tekrarlar olmayacak.Yeni müfredatın uygulamaya yönelik tarafları da öğleden sonraki kulüp çalışmalarında icra edilecek.Yâni,öğleden önce teorik bilgi, öğleden sonra uygulama. Örneğin sosyal bilimlerden dayanışma konusunu teorik olarak işleyen,tartışan bir sınıf,öğleden sonra çocuk esirgeme kurumunu veya huzur evini ziyaret edip, konuyu idrak edebilecek.Mesela,edebiyat dersinde teorik olarak işlenen bir drama, edebiyat kulübünde tatbik edilecek.Kimya dersinin bir deneyi fen kulübünde uygulanabilecek.Böylece, mevcut sistemde olan kulüp çalışmaları da gerçek işlevine kavuşacak.Kulüp çalışmaları için sınıflar,labaratuar,kütüphane,spor ve konferans salonları,atölyeler vb. kullanılacak.Okullar fizîken ve kadro bakımından yeterli hale gelinceye kadar özel sektörden hizmet satın alınabilir. SORU: Öğleden sonraki kulüp çalışmalarını kim planlayacak ve yürütecek? CEVAP: Branş ve sınıf öğretmenleri ve komisyonlar, kulüp çalışmalarını planlayıp, yapacak.Öğretmenlerin tümü tam ek ders ücreti alacak.Çünkü saat sekizden on yediye kadar herkes tam mesaide olacak.Böylece öğretmenler arasındaki ek ders adaletsizliği de bitmiş olacak.Öğretmenlere öğle yemeği ücreti verilmeli. Tam gün çalışmaya minik bir mükafat olur.Kulüp çalışmalarına katılmak istemeyen öğretmenler, bu görev için zorlanmamalı.Onlar öğleye kadar branş derslerini verir ve maaş karşılığını alır.Ek dersten feragat ederler.Kulüp çalışmalarında liyakat,ehliyet ve performans dikkate alınır. 16-Ölçme ve değerlendirmedeki temel sorunlar ve çözümleri! Ölçme değerlendirme, eğitim ve öğretimin sindirim sistemidir,vazgeçilmez unsurudur. Doğru yöntemlerle zamanında yapılmazsa, alınan gıdaların bünyeye kattıkları anlaşılamaz ve sağlıklı nesiller yetişmez. Mevcut sistemde kavramların,tanımların ve formüllerin ezber yoluyla bilinmesini ölçen ve öğretmen odaklı bir yapı var.Bu yüzden öğretmene sınav yapan, zayıf veya geçer not veren, cezalandırıcı bir otorite olarak bakılıyor.Bu durum öğretmenin rehberlik boyutunu perdeliyor.Sadece sınav zamanları ezberlenen bilgiler ise hayatın değerleri olmaktan çıkıyor;çünkü sınavdan bir süre sonra ekseriyetle unutuluyor. 23 Bütün başarı SBS-YGS başarısı ile tanımlanıyor.Tek bir öğretmenin ölçme değerlendirmesi de objektif veya yeterli olmayabiliyor.Bu durumu aşmak için ortak sınav yöntemi denense de çözüme engel oluyor. ÇÖZÜM: -Sınavlar tek tip olmamalı;kavramların,tanımların ve formüllerin ezberlenmesi mutlaka ölçülmeli.Çünkü bu ezberler öğrenmenin temelidir.Asıl amaç ise öğrencinin bu kavram,formül ve tanımları kullanarak sosyal bilimler ve fen bilimlerini kavrayıp, bireye ve topluma fayda katan dinamikler haline dönüştürmesini sağlayacak yetenek eğitiminin ölçülmesidir.Asıl ölçülmesi gereken de budur.Bu noktada sosyal bilimlerin eğitimini ölçen sistem ile fen bilimlerini ölçen sistem farklı olmalıdır.Birçok yöntem geliştirebiliriz. Her branşın kendi yöntemini geliştirmesi en doğru olanıdır. Yöntemler geliştirilip değiştirilebilir. Evet, eğitimin tüm kademelerinde, ölçme değerlendirme yöntemi ne olursa olsun;ister yazılı ister sözlü olsun,ölçülüp değerlendirilen şey bu olmalı.Başarı veya başarısızlık, öğrenciye FAYDA algısıyla ölçülsün. Örneğin yazılı sınavlarda başarısız olmuş bir çocuk,bir yeteneği,projesi ve çalışmasıyla bölgesel veya ulusal başarı elde ettiyse;başarılı sayılmalı.Çünkü ölçme ve değerlendirmenin felsefesi FAYDALILIK ÖLÇÜMÜDÜR. -Eğitimin her kademesindeki ölçme değerlendirmeler tek öğretmenin tasarrufunda olamaz.Bu görev komisyonlarda olmalı,böylece objektif ve hakperest bir ölçme olur.Ülkenin her yerinde uygulanabilir,realist,bilimsel ve hakperest ölçümler olsun. -Yazılı yöntemle yapılacak sınavlar, dönem sonlarında ve merkezî olmalı.Öğretmen, tek başına sınav yapan konumundan kurtulmalı. Bu sınavlarda emniyete önem verilmeli. Öğretmenler, başka okullarda sınav görevi almalı. 17-Eğitim sisteminin yönetici sorunu var. ÇÜNKÜ:Yöneticiler öğretmenlikten devşiriliyor. Çözüm:Üniversitelerde tüm eğitim kurumları için yönetici yetiştiren bölümler açılmalı ve uzman yöneticilerle sistem çalışmalı.Her kademenin idari kadrosu kendine mahsus olmalı. Okulların formatına göre idareci kadroları yetiştirilmeli.Bu dönüşüm gerçekleşinceye kadar sistemde şunlar olmalı: 24 -İdarecilik makamlarına aday olmanın ilk ve en önemli şartı, projeler sunmak olmalı.Her aday, eğitim ve öğretimi geliştirecek gerçekçi projeler sunmak şartı ile aday olabilmeli. -İdareciler beş yıllığına seçilmeli ve ikinci yılın sonunda öğretmen,veli,öğrenci anketleriyle çalışmalar denetlenmeli.Milli eğitim müfettişleri anket sonuçlarına göre seçimi yenileyebilmeli. -Okul müdürlerini ve müdür yardımcılarını okul içindeki öğretmenler seçmeli,her makam için iki aday seçilmeli ve atamayı il milli eğitim müdürlüğü yapmalı. -İdarecilik makamlarına aday olanlara, bulunduğu okulda beş yıllık çalışma şartı getirilmeli ki tanıyan ve tanınan insanlar olsunlar. Müdürlük için üç yıllık müdür yardımcılığı,müdür yardımcılığı için de iki yıllık öğretmenlik şartı olmalı.Sistem şöyle çalışmalı: -Proje başarılarına göre A-B-C-D ehliyetli müdürlükler olmalı. A ehliyeti:Bulunduğu okulda müdürlük yapabilenler,en fazla iki dönem. B ehliyeti :Bulunduğu ilde her okula aday olabilenler. C ehliyeti:Bölge illerinin okullarına aday olabilenler. D ehliyeti:Türkiye’nin her okuluna aday olabilenler. 18-Okulların fiziki eksikleri ve kampüs okullar meselesi nedir? Mevcut okulların eskiliği,şehir içinde arsaların imkansızlığı; spor tesisleri,labaratuar, konferans salonu,sanat atölyeleri,hobi mekanları gibi fiziki mekanların olmayışı kampüs okullar fikrini doğurdu.Kampüs okullar, fiziki avantajları ve yeni olmaları hasebiyle cazip bir fikir gibi görünse de birçok sorunları var: -Kamp havası vermesi,toplumdan kopukluğu. -Ulaşım sorunları. -Hayatın içindeki uygulama alanlarına uzaklığı. -Her kademe eğitimin iç içe geçmesinin getireceği sorunlar. -Ağır bir ekonomik yük getirecek olması. 25 ÇÖZÜM NE? -Yukarıdaki çekinceler dikkate alınarak kampüs okul fikri yeniden değerlendirilmeli. -Mevcut okullar rehabilite edilebilir.Pahalı da olsa arsalar kamulaştırılıp mevcut okullar fiziki yönden yeterli hale gelebilir. -Özel sektörden hizmet satın alma yöntemiyle ihtiyaçlar karşılanabilir. 19-Sistem uygulanırken önemli olan 12 yılın tamamlanması mı yoksa kesintisiz olması mı? Şüphesiz ki on iki yılın tamamlanması esastır.Ancak mevcut haliyle zorunlu on iki yıl tam bir israf.Gençlerin zamanını ve enerjisini çalan bir sistem.Meslek lisesi mezunlarının yüzde altmışı kendi mesleğinde çalışmazken,milyonlarca genç vasıfsız eleman olarak üniversite kapısından dönerken eğitimin zorunlu on iki yıl olması anlamsız.On iki yılı mesleki eğitim için kullanırsak bir anlamı olur. Kesintisiz bir sistem Türkiye’nin sosyal dokusuna kesinlikle aykırı.Ara verme hakkı mutlaka olmalıdır.Çünkü ülkemizde bölgesel ve yöresel özellikler anormal derecede farklı.Devlet eliyle,zorlamayla yapılacak bir uygulama ölü doğum olacaktır.Kız çocuklarının yüzde kırkının,erkek çocuklarının yüzde otuzunun lise okumadığı ülkemizde,herkes on iki yıl kesintisiz okuyacak demek gerçekçi değil. Halkımız önce şunu soracak,neden on iki yıl?Ancak şöyle bir cevap insanımızı tatmin eder.Çocuklarınızı iş garantisi olan bir meslekte yetiştirmek istiyoruz.Genel kültür ve yabancı dil eğitimi vermek istiyoruz.Peki neden kesintisiz? Bunun mantıklı bir cevabı yok! Demokratik bir ülkede devlet eliyle yaşam biçimi tarif edilmez.Toplumun farklı yaşam biçimlerine devlet imkanları eşitçe ulaştırılır.Bu yüzen, hiç ara vermeden on iki yıl okula gelmek zorundasın demek temel insan haklarına aykırıdır ve pratikte sosyolojik gerçeklere uymaz.Sistemin (4+4+4) her kademesinde ara verme hakkı olmalıdır.Vatandaşın kendine göre sebeplerle ara vermesinin sistemi sulandırmaması için de şöyle bir tedbir alınabilir:Ara verme birinci ve ikinci kademeden sonra olabilir ve toplamda üç yılı geçemez.Sağlık sorunları gibi yasal dayanağı olan sebeplerle ara vermeler hariç tutulmalı. 20-Özel sektörün sisteme katkısı şart mı nasıl olmalı? Yirmi milyon çocuk ve gencin okuduğu, bir milyon personelin çalıştığı bir sektör,ancak özel sektör eliyle modern ve en verimli hale gelebilir.Dünyanın gelişmiş ülkelerinde lokomotif görevi özel sektördedir.Gelişmekte olan hiçbir ülkenin devlet bütçesi tek başına eğitim yükünü kaldıramaz.Ülkemizdeki devletçi,yasakçı,yönlendirmeci ve ideolojik felsefe yüzünden elli yıl geriden takip ediyoruz dünyayı.Bu gerçeği inkar edenler çıkacaktır. 26 Bu milletin vergileriyle devleti yönetenler,sistemi çalıştıranlar;yasama, yürütme ve yargının ileri gelenleri sermaye grupları,elitler vs. şu soruya cevap versinler? 2013 Türkiye’sinde sizlerin çocukları yerli ve yabancı sermayeyle açılmış kolejlerde,üniversitelerde NİÇİN NASIL NEDEN okuyor? Evinize yakın olduğu için mi? Anadolu insanı çocuklarını neden buralara gönderemiyor,bu kaliteden mahrum kalıyor,evlerine uzak olduğu için mi!Peki çözüm ne? Özel sektör, yerli sermaye tüm gücüyle eğitime yatırım yapmalı.ÇOK cazip teşviklerle desteklenmeli,her türde okul çeşitlerine izin verilmeli.Başarı kriterleriyle destekler alınmalı ve kalite teşvik edilmeli.Devlet, destekleyen ve denetleyen konumunda olmalı. Spor ve sanat dünyası,iletişim ve medya,basın yayın dünyası,meslek grupları ve örgütleri,sermaye grupları,üniversiteler,vakıflar ve dernekler vb.toplumun tüm kesimleri eğitimin içinde olmalı. Ülkemizde dünya standartlarını yakalayan hatta geçen tüm sektörler,özel sektör eliyle başarıyı yakaladı,başka türlü de olamazdı zaten.Devlet okulları kontrollü ve kademeli biçimde özel sektöre devredilebilir.Eğitimde başarıyı ispatlamış olan kurum ve kuruluşlara devlet okullarının işletmesi verilebilir.Kiralama yöntemiyle devlet okullarına özel sektörün eli değebilir.Devletin denetim ve kontrolü altında başka sistemlerle de özel sektör işin içine girebilir. 21-Milli Eğitim, merkezi yönetim sisteminden kurtulmalı. Sistemin kurgusu,yönetimi ve denetimi bakanlıkta olmalı.Uygulama yetkisi ve tedbir alıp sonuçlandırma ise İL MİLLİ EĞİTİM KOMİSYONLARI eliyle olmalı.İlin valisi,il milli eğitim müdürü,meslek örgütlerinin temsilcileri,üniversite temsilcileri,belediye başkanı,sendika temsilcileri,okul müdürleri komisyonunun başkanı ve öğretmenler komisyonunun başkanının katılımıyla oluşacak il milli eğitim komisyonları,eğitim ve öğretimin tüm tedbirlerini yerinde ve zamanında gerçekleştirmeli.Merkezi bütçe haricinde yerel bütçe imkanları komisyon eliyle yönetilmeli. 22-Yeni sistem aile yapısını nasıl güçlendirecek? Mevcut sistemde milyonlarca gencimiz vasıfsız eleman olarak işsizler ordusuna katılıyor. Üniversite mezunu gençlerimizin bir çoğu da bilinçsizce tercih edilen bölümlerden mezun olduklarından ya iş bulamıyor ya da mesleğini sevmeden yapıyor.İşsizlik ve gelecek endişesi aile yapımızı tehdit ediyor. Düzenli bir çalışma hayatına ve gelire sahip olmadan evlenmeye, yuva kurmaya kimse cesaret edemiyor.Bu yüzden ülkemizde evlilik yaşı ortalaması 30-35 civarlarına yükseldi.Bu durum hem psikolojik hem de toplumsal depresyonları tetikliyor. 27 Geç evlenme ve gelecek endişesi yüzünden, çocuk yapmak ve büyütmek herkesi endişelendiriyor. Birçok genç,ekonomik rahatlamayı bahane ederek çocuk yapmayı erteliyor. Çocuk sevgisiyle perçinleşmeyen birçok evlilik de mahkeme kapısında bitiyor.Yaş ilerledikçe beklentiler artıyor ve zor beğenme gibi,güvensizlik gibi duygular hakim oluyor, bu da bekar yaşayan insan sayısını artırıyor.Konut sektöründe 1+1 dairelere ilginin artması boşuna değil.Aslında bu konu önemli bir araştırma konusu,neyse… Yeni sistemde, her gencimize için iş garantili mesleki eğitim verileceğinden, ekonomik imkanlar erken yaşta evlenmeyi mümkün kılacaktır. Gelecek endişesinden kurtulmuş bir aile ortamında sağlıklı ve mutlu nesiller yetişir. Geleneksel aile yapımız modern değerlerle dünyaya örnek olur.Başbakanımızın da tüm endişeleri ortadan kalkar. SONUÇ OLARAK: Bütün bu süreç, kapsamlı, bilimsel komisyonlar eliyle yürütülmeli. Özel sektör de bu sisteme dahil olmalı. Biz burada sistemin felsefesini ve temel değerlerini vermeye çalıştık. Zaten bu sistemin uygulamaya geçmesi için en az bir yıl planlama ve organizasyon gerek. Sistemin aktif hâle geçmesi mevcut sistemin uygulaması içinde olacak. Acil eylem planı, orta ve uzun vadeli yapılacaklar planlanmalı. Sistemin tüm taraflarıyla uygulanması en az dört beş yılı bulur. Kaynak tahsisi, sistemin planlanması, uygulanması ve devamlılığı anayasal zorunluluk olmalı. Çok büyük kaynak isteyen bu Milli Eğitim Savaşı , hükümet bütçesiyle uzun yıllar alır. Bu proje Türkiye Büyük Millet Meclisi eliyle, bütün partilerin katılımıyla ulusal kampanya şeklinde yürütülmeli. Bütçe planı yapılıp ilan edilmeli.Tüm ülkede bağış kampanyası başlatılmalı.Bütçeden ayrılan kaynak ve bağışlanan paralar şeffaf bir hesapla ortada olmalı.Kahraman milletimiz, milli savaşlarda imkansızı başarır,tarih buna şahittir.Söz konusu VATAN EVLATLARI olunca gerisi teferruattır.Sen,yeter ki OKU gerekirse CEKETİMİ SATARIM diyebilen MİLLETİME güveniyorum.Allah yâr ve yardımcımız olsun. SERKAN DURMUŞ MALATYA İMAM HATİP LİSESİ TÜRK DİLİ ve EDEBİYATI ÖĞRETMENİ 28 Kaynak: www.abbasguclu.com.tr |
4212 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |