• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/profile.php?id=100001891930624
  • https://twitter.com/Suleymanshen
  • https://www.instagram.com/ders.cografya
  • https://www.youtube.com/@cografyatvsuleymansen
Menü Başlıkları
Tanıtım/reklam




Tanıtım/Bilgilendirme

Tanıtım-Reklam

Takvim

Dünya Ekonomisi(Ekonomik Coğrafya)

hazırlanmakta SAYFA İÇERİĞİ

  EKONOMİ
  Dünya ekonomisinin üç temel sektörü; tarım, sanayi ve hizmet sektörleridir. Dünya ekonomisi tarım ile başlamış, ticaret (hizmet sektörü) ile yayılmış ve sanayi ile gelişmitir. 
Bugün ekonomik faaliyetleri sıraladığımızda tarım ve buna benzer ekonomik faaliyetlere birincil ekonomik faaliyetler, sanayi ile ilgili daha doğrusu üretim ile ilgili olanlara ikincil ekonomik faaliyetler, hizmet ile ilgili olanlara da üçüncül ekonomik faaliyetler diyoruz. Bu üç unsur ülkelerin gelişmişlik durumları hakkında bize net bilgiler verir. Ekonomilerini birincil ekonomik faaliyetlerle yürüten uluslar geri kalmış, ülkelerinde ikincil ve üçüncül ekonomik faaliyetlerin yoğun olduğu uluslar ise gelişmiş ülke olarak adlandırılmaktadır.
 
 Ekonomik Faaliyet Unsurları

  İnsanların yaşamlarının sürdürebilmek, temel ihtiyaçlarının karşılamak veya daha iyi yaşam şartlarına sahip olabilmeleri için yaptığı etkinliklerin geneline ekonomik faaliyet denir.
 ekonomik faaliyet unsurları
 Üretim,yetiştirme (birincil üretim faaliyeti) ve imalat (ikincil üretim faaliyeti) şeklinde ikiye ayrılır. 

 Yetiştirme; tarım, hayvancılık, ormancılık, balıkçılık ve madencilik gibi alanlardan yapılırken imalat ise sanayi, enerji üretimi ve inşaat sektörü gibi alanlarda yapılmaktadır.
Üretimi neler etkiler?

Dağıtım,  üretim ve tüketim arasındaki bağ,üretilen malı ve hizmeti tüketiciye ulaştırma işidir. Dağıtım üzerinde ulaşım çeşitliliğinin çok önemli etkisi vardır. Dağıtımı neler etkiler?
Tüketim ise üretilen malın ve hizmetin tüketilmesidir. Tüketimi neler etkiler?

 DOĞAL FAKTÖRLER
Nasıl etkilerler?









 beşeri faktörler

Üretim, tüketim ve dağıtımı etkileyen bu beşeri faktörler hangi durumlarda olumlu, hangi durumlarda ise olumsuz yönde etkide bulunurlar?

EKONOMİK FAALİYETLERİN SOSYAL VE KÜLTÜREL ETKİLERİ


  DOĞAL KAYNAKLAR VE ÜLKE EKONOMİLERİ
 Ülkelerin bulunduğu doğal şartlardan kaynaklanan ve mal ve hiz met üretimi için gerekli olan kaynaklara doğal kaynak denir.

 doğal kaynaklar










SUYUN AKILCI KULLANIMI

ARAZİNİN(TOPRAĞIN) AKILCI KULLANIMI

DOĞAL KAYNAKLARI AKILCI KULLANMAK

DOĞAL KAYNAKLARI SÜRDÜRÜLEBİLİR OLARAK KULLANMAK

DOĞAL KAYNAK KULLANIMININ ÇEVRESEL ETKİLERİ

DÜNYA ENERJİ KAYNAKLARI
 DÜNYA ENERJİ KAYNAKLARI











2017 verilerine göre Dünya enerji kaynaklarının büyük kısmını fosil yakıtlar oluşturmaktadır. Petrol (% 33), Kömür (% 30), Doğal gaz ( % 24), Hidroelektrik ( % 7), Nükleer ( % 4), Yenilenelebilir enerji ( % 2) civarındadır.

Petrol, oldukça çeşitli kullanım alanına sahip olan bu tükenebilir kaynak( yaklaşık 50 yıl içerisinde tükeneceği öngürülmektedir), özellikle ulaştırma sektörünün temel enerji kaynağıdır. Petrol, dünyadaki birincil enerji tüketimi içerisinde %33’lik oranla en büyük paya sahip enerji kaynağıdır. Dünyadaki petrol yatakları, Orta Doğu( yaklaşık % 50), Orta ve Güney Amerika, Kuzey Amerika, Avrasya, Afrika, Asya Pasifik ve Avrupa izlemektedir.

Kömür, oldukça geniş bir kullanım alanına sahip olan tükenebilir enerji kaynağı olan kömür daha çok enerji üretiminde kullanılmaktadır. Kömür, dünyadaki birincil enerji tüketiminde petrolun ardından % 30’luk oranla ikinci sırada yer almaktadır. Dünya Enerji Konseyi'nin araştırmalarına göre toplam kömür rezervi yaklaşık 892 milyar tondur. ABD, dünyadaki en büyük kömür rezervine (237,3 milyar ton) sahip ülkedir. ABD'yi 157 milyar tonla Rusya Federasyonu, 114,5 milyar tonla da Çin izlemektedir. Diğer kömür zengini ülkeler ise Avustralya (76,4 milyar ton), Hindistan (60,6 milyar ton), Almanya (40,5 milyar ton), Ukrayna (33,9 milyar ton), Kazakistan (33,6 milyar ton) ve Güney Afrika Cumhuriyeti'dir (30,2 milyar ton).

Doğal gaz, en çok ısınma alanında,  elektrik üretimi ve ulaşım alanında kullanılan tükenebilir enerji kaynağıdır. Fosil kökenli yakıt olmasına rağmen doğal gaz kömür ve petrole oranla çevre kirliliğine etkisi daha azdır. Bu nedenle kullanımı gidecek artacak olan doğal gaz rezervlerinin 50-55 yıl içerisinde tükenebileceği öngörülmektedir. Dünya birincil enerji tüketiminde %24 'lik oranla üçüncü sırada yer alan doğal gaz rezervlerinin yaklaşık %42,7’si Orta Doğu’da, kalanı ise Avrasya, Asya Pasifik, Afrika, Kuzey Amerika ve Avrupa’da bulunmaktadır.

Nükleer enerji, uranyum, toryum, radyum ve radon gibi elementlerin parçalanması esnasında elde edilir. En önemli kullanım alanı elektrik üretimidir. Bunula birlikte tıp ve sanayide de kullanılır. Nükleer enerji, üretimi esnasında bir çevresel sorun oluşturmamakta fakat bir kaza durumunda büyük çevre sorunlarına yol açabilmektedir. XX. yüzyılın başlarında başlayan nükleer enerji çalışmaları 1970’lerde dünyada petrol krizinin yaşandığı dönemde ivme kazanmıştır. Günümüzde 31 ülkede toplam 446 nükleer reaktör bulunmaktadır. Nükleer enerji günümüzde gemi ve deniz altı gibi araçlarda kullanılmaktadır. ABD, Fransa(elektrik üretiminin % 73’ü) , Japonya, Almanya, Güney Kore dünyadaki toplam nükleer enerji üretiminin dörtte üçüne sahiptir.

 Güneş enerjisi, geleceğin enerji kaynağı, yeryüzünde en yaygın bulunan tükenmeyen enerji kaynaklarından biridir. Özellikle bulutsuz ve sıçak coğrafyalarda büyük potansiyeli olan Güneş enerjisi, Güneş pilleri aracılığıyla elektrik enerjisine dönüştürülebilmesi, son yıllarda üretim ve depolama teknolojilerindeki ilerleme ve maliyetlerde yaşanan düşüş sayesinde önemli yatırımların yapıldığı bir alan hâline gelmiştir. Özellikle ABD, Almanya ve Japonya gibi devletler bu enerji türüne önemli yatırımlar yapmaktadır. Güneş enerjisi bakımından zengin bir potansiyele sahip olan Türkiye'nin özellikle iç kesimleri(Muğla-Kars hattı), bu enerjiye dönük en fazla verimin elde edilebileceği alanlardır.

 Rüzgarın potansiyel enerjisi, rüzgâr tirbünleri aracılığıyla mekanik enerjiye dönüştürülür. Rüzgar insanoğlunun yararlandığı ilk enerji kaynaklarından olan rüzgâr; yenilenebilir, sürdürülebilir ve güvenli bir enerji kaynağıdır. Rüzgâr enerjisine ait üretim potansiyeli, Güneş enerjisi gibi hava koşulları ve arazi şartlarına bağlı olarak ülkeden ülkeye değişmektedir. Daha çok gelişmiş ülkelerin yararlandığı rüzgar enerjisinin büyük bölümü, Kuzey Amerika ve Avrupa ülkelerinde yer almaktadır. 2015 yılında Danimarka’nın toplam enerji üretiminin yaklaşık yarısı rüzgâr enerjisinden karşılanmıştır. Türkiye açısından bakıldığında rüzgâr enerjisi anlamında ciddi bir potansiyele sahip olunduğu görülebilir. Özellikle Akdeniz, Ege ve Marmara kıyıları bu potansiyelin en yüksek olduğu alanlardır. Son yıllarda herkesin en rahat bir şeklide fark ettiği rüzgâr enerjisine dönük yapılan yatırımlar artmaktadır.

 Okyanus ve deniz kökenli enerji kaynakları; dalga, akıntı ve gelgitlerden oluşmaktadır. Su yüzeylerinde rüzgârın etkisiyle oluşan dalgalardan üretilen enerji, günümüzde çok fazla ekonomik değildir. Ay'ın Dünya'yı kütle çekim kuvveti ile çek mesi sonucu özellikle okyanuslarda gelgitler oluşur. Oluşan gelgitlerden elektrik enerjisi üretiminde yararlanılmaktadır. Fransa'nın Manş Denizi kıyısındaki Rance (Reens) Santrali, dünyadaki en önemli gelgit santrali olarak dikkat çekmektedir.

Biyokütle enerjisi; ısınma ve ulaşım gibi birçok alanda faydalanılan yenilenebilir, güvenilir ve temiz bir enerji kaynağıdır. Biyokütle enerjisinin kaynağını mısır, çeşitli arıklar oluşturmaktadır. Organik kökenli atıkların oksijensiz ortamda fermantasyona uğraması sonucu biyogaz oluşur. Biyogazın bileşiminde organik maddelerin bileşimine bağlı olarak metan, karbondioksit, hidrojen sülfür ile çok az miktarda azot ve hidrojen bulunur. Ayrıca doğal gaz rezervlerinin tükenmesi durumunda biyogazın alternatif bir enerji kaynağı olacağı öngörülmektedir.

 Hidrolik enerji, suyun akış ve düşüş hızına bağlı olarak açığa çıkan enerjinin elektrik enerjisine dönüştürülmesiyle elde edilir. Hidrolik enerji, daha çok nehirler üzerine barajlar inşa edilerek suyun potansiyel enerjisinin elektrik enerjisine dönüştürülmesiyle elde edilir. Enerji üretimi esnasında çevrenin asgari anlamda etkilenmesi ve yerli bir kaynak olması tercih edilmektedir.

Ayrıca maliyetin düşük olması nedeniyle  en fazla kullanım oranına sahip yenilenebilir enerji türüdür. Engebeli araziler ile sulak bölgelere sahip ülkeler, bu enerji potansiyeli açısından oldukça avantajlıdır. Bu açıdan bakıldığında Çin, Brezilya, Türkiye, Norveç, Hindistan, Vietnam, Malezya gibi ülkelerin hidrolik enerji bakımından önemli bir potansiyele sahip olduğu söylenebilir.

 Hidrojen, evrenin kütlesinin %75'ini oluşturan ve evrende en çok bulunan elementtir. Kömür, biyokütle, doğal gaz ve suda  elde edilebilen, doğadaki en basit ve en fazla bulunan elementtir. Hidrojen bilinen tüm yakıtlar içerisinde birim kütle başına en yüksek enerji içeriğine sahiptir. 1 kg hidrojen 2,1 kg doğalgaz veya 2,8 kg petrolün sahip olduğu enerjiye sahiptir. Bu oran göz önüne alınarak Çevre kirliliğini önlemek amacıyla hidrojen gazından enerji elde etme çalışmaları yapılmaktadır. Ancak şimdiki maaliyeti çok yüksek olmakla beraber gelecekte bu maaliyetlerin düşmesi olasıdır.  Havadan çok hafif olduğu için uçan balonlar ve zeplinglerde hidrojen gazı kullanılmaktadır.

Hidrojenden enerji nasıl edlde ediliyor? Hidrojen elde etmek için dünyanın farklı bölgelerinde değişik yöntemler uygulanmaktadır. Brezilya’da nehirlerden, Arjantin’de rüzgârdan, Ekvator’a yakın bölgelerde Güneş’ten, Çin ve ABD’de kömürden elde edilmektedir. Türkiye'de ise hidrojen enerjisi elde etmek amacıyla jeotermal kaynaklar, rüzgâr ve Karadeniz’in altmış metre derinliğinde bulunan hidrojen sülfürden elde edilmektedir. Artan enerji ihtiyacına en iyi alternatif olarak görülmektedir. Hidrojen; ulaşım araçlarından ısınmaya, sanayiden mutfağa kadar her alanda yararlanılabilecek bir enerji kaynağıdır. Yakıt pilleri, taşınabilir bilgisayarlar ve cep telefonları gibi mobil uygulamalarla elektrik santrallerinde güç sağlayıcı olarak kullanılmaktadır. Ayrıca bu piller,  sahip olduğu yüksek verimlilik ve düşük emisyon nedeniyle ulaşım sektöründe de geniş kullanım imkânına kavuşmuştur.

Jeotermal enerji, hali hazırda kullanılan enerji türleri arasında en düşük orana sahip olanlardan birisir( % 0.04). Genellikle levha sınırlarını, fay hatlarını takip eder. Yer kabuğunun derinliklerinde magmanın etkisiyle ısınan suların yeryüzüne çıkmasıyla oluşur. Düşük maliyetli olması ve çevreye olan zararının çok az olmasından dolayı ülkelerin yaygın bir şekilde istifade ettiği enerji türüdür. İklim koşullarından etkilenmemesi, jeotermal enerjinin diğer yenilenebilir enerji türlerine göre sahip olduğu en önemli avantajdır.  Dünyada jeotermal enerji potansiyeli bakımından ilk sırada yer alan ABD'yi sırasıyla Filipinler, Endonezya ve Meksika takip etmektedir. Türkiye ise sahip olduğu jeotermal enerji potansiyeli bakımından sekizinci sıradadır. Bu enerjinin kaynağı olan sıcak sular, aynı zamanda içerdiği minerallerden dolayı sağlık turizminde de kullanılmaktadır.


ENERJİ KAYNAKLARININ KULLANIMI VE ÇEVRESEL ETKİLERİ

Termik santrallerin çevreye etkileri(kömürün yanması); hava kirliliği, asit yağmurları, toprak kirliliği, bitkilerin üzerine kül örtüsü ve bitkilerin ölmesi, suyun kirlenmesi

Termik santrallerde fosil yakıtların(kömür) kullanımı sonucu bacalardan çıkan gazlar, partikül maddeler ve tozlar atmosferde birikerek hava kirliliğine neden olur.  Bu hava kirliliğine bağlı olarak solunum yolu rahatsızlıklarında ciddi bir artış olur.

Termik santrallerin bacalarından yüksek miktarda salınan kükürt ve azot oksit türü gazların atmosferde su buharı ile birleşir ve asit yağmurlarını oluşturur. Asit yağmurlarının yağdığı yerlerde sular ve toprak kirlenir bitkiler ise ölür.

Termik santrallerden çıkan küllerin toprak yüzeyi ile bitkilerin üzerini kaplaması sonucu bitkileride gelişimi yavaşlatır hatta  zamanla bu gelişimi durdurur.

Termik santrallerde çok yönlü olarak suya ihtiyaç duyarlar. Soğutma, buhar elde etme, temizleme gibi çeşitli amaçlarla kullanılan suyu ısınır, kirlenir ve atık su haline gelir. Hiç bir işleme tabi tutulmadan çevre sulara karışarak akarsu, göl ve yer altı sularını kirletir.

Petrolün çevreye etkileri(petrolün yanması)

Fosil yakıtların başında gelen ve önemli enerji kaynaklarından biri olan petrol; ulaşım, enerji üretimi, ısınma, bazı sanayi ürünlerinin elde edilmesi gibi çeşitli alanlarda kullanılır.

Petrol ürünlerinin (motorin, benzin, fuel oil vb.) kullanımına bağlı olarak  havada ciddi anlamda karbondioksit artışı olur.

Petrol arama ve sondaj çalışmaları esnasında karalar ile okyanusların doğal ortamı bozulabilmektedir.

Tanker kazaları ve çevre felaketleri; petrolün tankerlerle taşınması esnasında yaşanan kaza, tedbirsizlik vb. nedenlerle binlerce ton petrol deniz ve okyanuslara karışarak önemli çevre sorunlarına neden olmaktadır.

 Nükleer santrallerin çevreye etkileri(elementlerin parçalanması)

Radyoaktif atıklar; nükleer santrallerde enerji elde etmek için uranyum, toryum, radyum ve radon gibi elementler kullanılır. Bu elementlerden enerji elde ettikten sonra atıklar oluşur. Oluşan bu atıklar radyoaktif özellikler gösterir. Nükleer atıkların yüzlerce yıl süren zararları vardır. Durumun vahametinden dolayı yasalar yapılmış ve yapılacak işler madde madde yazılmıştır. Üretilen atık miktarın en aza indirilmesi, güvenli taşıma için paketleme, ara depolama ile nihai depolama bu yasaların en temel başlıklarıdır. Buna göre nükleer atıklar, yer kabuğunun derinliklerine özel üretilmiş kaplar içerisinde gömülmelidir. Nükleer atıkların plansız bir şekilde çevreye bırakılması, doğal çevre tahribatlarının yanı sıra canlılar için de hayati tehdit oluşturmaktadır.

Reektörlerin soğutulması; nükleer santrallerde reektörlerin soğutulması için suya ihtiyaç duyarlar. Bu nedenle nükleer santraller, genellikle su kaynaklarına yakın yerlerde kurulmaktadır. Kaynağından alınarak santralde kullanılan serin su, işlem bittikten sonra ısınmış olarak tekrar kaynağına bırakılmaktadır. Atık suların yüksek sıcaklıkta çevreye bırakılması su ekosistemlerinde ciddi  zararlara neden olmaktadır.

Nükleer kazalar; nükleer santrallerin çevreye verdiği olumsuzlukların başında nükleer kazalar gelir. Radyoaktif maddelerin çevreye yayılmasına neden olan nükleer kazalar, insan sağlığı ve çevre üzerinde çok büyük tahribatlar oluşturur. Örneğin 26 Nisan 1986'da Çernobil Nükleer Santrali'ndeki patlama sonucu oluşan nükleer serpinti, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu pek çok ülkeyi etkilemiştir. Yaşanan bu nükleer felaketin ardından yayılan radyasyon, insan sağlığına ve çevreye yönelik ciddi problemlere yol açmıştır.

 Hidroelektrik santrallerinin çevreye etkileri(suların depolanması)

Hidroelektrik santrallerde suyun belirli bir yükseklikten düşürülmesiyle ortaya çıkan potansiyel enerjiden elektrik üretilmektedir. Fosil yakıtlara göre oldukça masum olan hidroelektrik santralleri daha çok ekosistemler ve küçük çaplı çevre sorunlara yol açmaktadır. Fakat hidroelektrik santrallerin doğal yaşamı ciddi anlamda tehdit edebilen bir yönünün olduğu unutulmamalıdır. Bunların yanı sıra barajlı hidroelektrik santraller; bulunduğu yerdeki doğal, tarihî ve kültürel varlıkların su altında kalmasına neden olabilmektedir.

Güneş enerjisinin çevreye etkileri(geniş alanlara yayılması)

Yükselen değer olarak bilinen Güneş enerjisnin de küçük çaplı olsa da cevresel etkileri olduğu bilinmelidir. Yenilenebilir enerji kaynaklarından olan güneş enerjisi, temiz ve çevre dostu bir enerji kaynağıdır. Güneş enerjisi; günümüzde konut, sera ve iş yerlerinin ısıtılması, sıcak su temini, tarım ürünlerinin kurutulması, deniz suyundan tatlı su elde edilmesi ve elektrik üretimi gibi alanlarda kullanılmaktadır. Bununla birlikte güneş enerjisinin bazı olumsuzlukları da söz konusudur. Bunlar; Güneş ışınımının sabit olmaması, depolama gerektirmesi, bu enerji üretimine dönük geniş alanlara ihtiyaç duyulması ve güneş santrallerine ait masrafların fazla olmasıdır.

 Rüzgar enerjisinin çevreye etkileri(türbinlerin durumu)

Rüzgârın kinetik enerjisinden çeşitli şekillerde yararlanılmakla birlikte günümüzde rüzgâr türbinleri aracılığıyla elektrik enerjisi elde edilmektedir. Temiz ve çevre dostu bir enerji olan rüzgâr, genel olarak maliyeti düşük bir enerji kaynağıdır. Bununla birlikte rüzgârların esme yönünün düzenli olmaması, rüzgâr santralleri için geniş alanlara ihtiyaç duyulması, rüzgâr türbinlerinin gürültülü çalışması ve kuş ölümlerine neden olması bu enerji kaynağının neden olduğu olumsuzluklar arasında yer almaktadır.

Jeotermal enerjilerin çevreye etkileri(sıcak suyun çıkartılması)

Jeotermal enerji, temiz ve yenilenebilir özelliğe sahip olup deprem bölgeleri ile volkanik arazilere yakın yerlerde daha fazla görülmektedir. Bu enerjinin başlıca kullanım alanları; elektrik üretimi, ısıtma, endüstri ve sağlık turizmi olarak sıralanabilir. Bununla birlikte jeotermal santrallerden çevreye bırakılan zararlı gazlar ve çözünmüş mineraller içeren sıcak sular, canlı yaşamını olumsuz etkilemektedir. Nükleer santrallerdeki gibi sulara bırakılan ısınmış sular  sularda oksijen yetersizliğine neden olarak ekolojik dengeye zarar vermektedir. Isınmanın yanında jeotermal suyun yüksek miktarda zararlı minareller içermesi, burada yaşayan canlıları olumsuz etkilemektedir.

Biyokütle enerjinin çevresel etkileri

Biyokütle, enerji üretiminde kullanılan yenilenebilir bir kaynaktır. Başlıca biyokütle kaynakları atıklardır; tarımsal bitkiler ve bitki atıkları, endüstriyel odun ve tomruk atıkları, hayvansal atıklar ile şehirsel ve endüstriyel atıklardır. Bu enerji kaynakları, daha çok bu tür atıkların olduğu kırsal alanlarda iş imkânları oluşturma açısından önemli bir yere sahiptir. Yanma olan her durumda karbon salımı vardır. Biyokütlenin yanması sonucu daha az karbon salınımının olması, hemen her yerde enerji üretiminin yapılabilmesi ve depolanabilir olması bu enerji üretiminin olumlu yönleridir. Ayrıca biyokütle enerjisi üretimiyle atıklar, enerji ve gübre üretimi amacıyla değerlendirildiği için çevre kirliliğinin önlenmesine katkı sağlanmış olur.
Peki ya çevresel etkileri; düşük enerji verimine sahip olması, atıkların yakılması sırasında çıkan gazların çevreyi rahatsız edici olması bu enerji üretimine yönelik başlıca olumsuzlar arasında yer almaktadır.

 



Dünya'nın Sanayileşmiş Alanları

Bu alanları beş bölge olarak sınıflandırabiliriz;

-Kuzey Amerika  - Batı Avrupa   - Doğu Asya   -Güneydoğu Asya   -Rusya

Dünya'nın Tarım Alanları

Dünya'nın Ulaşım Hatları

Dünya'nın Maden Alanları

Dünya'nın Deniz ürünleri Alanları

Dünya'nın Teknoloji Merkezleri

Dünya'nın Gelişmemiş Alanları

Dünya'nın Hayvancılık Alanları makale 

Dünya'nın Turizm Merkezleri 

 

EK KAYNAKLAR

 

Anasayfa


Yorumlar - Yorum Yaz

 

“Bugün hepimize düşen ortak görev; ulusal değerlere, bilince, Cumhuriyet’e sahip çıkmak, Çanakkale’yi, Kurtuluş Savaşı’nı kazanan  ruhu korumak ve bu bilinci gelecek kuşaklara aktarmaktır. Türk Ulusu dili, kültürü, tarihi ve saygın kimliğiyle aydınlık yarınlara el ele güçlü biçimde yürüyecektir.” Mustafa Kemal ATATÜRK

Belki bir gün...

Kendin için,ailen için, devlet için ve hatta dünya için daha da önemlisi insanlık için kendini çok iyi yetiştir, geleceğe iyi hazırlan. Zira bunlardan biri, belki bir gün sana ihtiyaç duyabilir. 
            Süleyman ŞEN

VİZYONUMUZ
Dünya'yı bilen, onu önemseyen, barışçıl bireyler yetiştiriyoruz.
MİSYONUMUZ
Görevimiz; rehberi bilim olan, araştıran, sorgulayan, öğrenen ve kendini gerçekleştiren, hoşgörü ve manevi değerleri yüksek, toplumsal çürümeye panzehir olmuş, insanlığın olgunlaşmasını hızlandıran, evrensel değerleri fark etmiş ve içselleştirmiş, yaşanabilir bir dünya taraftarı olan bireylerin yetişmesine katkı sağlamaktır.
Anket
Sizce okul başarısızlığının nedeni nedir?
Hava Durumu
Site Haritası