22/08/2011
Eğitim ve Öğretimi
Başarmak Zorundayız
«... Milleti kendi benliğine sahip yapmayan, milleti asırlarca kendi hakkında gafil bulunduran hep bu cehalettir Hükümdarların, şunun, bunun, milleti esir gibi, köle gibi kullanmaları, bütün vatanı kendi özel mülkleri gibi düşünmeleri, hep milletin bu bilgisizliğinden istifade edilmek sayesinde idi Gerçek kurtuluşu istiyorsak, her şeyden evvel, bütün kuvvetimiz, bütün süratimizle bu cehaleti ortadan kaldırmaya mecburuz...» M. Kemal ATATÜRK
Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu M. Kemal ATATÜRK'ün yukarıda belirttiği gibi toplumların yok olmasının temel nedeni o toplumu kemiren, yok eden cehalettir. Cehaletin panzehiri ise hiç kuşkusuz eğitim ve öğretimdir.
Değerli paydaşlar, 21. yüzyılın en önemli değerlerinden biri de nitelikli insan gücüne sahip olmaktır. Toplumlar bu bilinçle eğitim-öğretimlerini tasarlamakta, okullarını, öğretmenlerini ve diğer eğitim-öğretim kurumlarını bu amaç doğrultusunda geliştirmektedirler. Bu çağdaş değer doğrultusundan hareketle, bizler de okullarımızda çağı yakalamaya çalışıyoruz. Özellikle ikinci milenyuma girerken okulumuzda büyük adımlar atmaya başladık ve başarılı sonuçlar da aldık. Yarım gün eğitimden tam gün eğitime, kuru eğitimden multi medyalı eğitime geçtik. Bu gün uyguladığımız derslik sistemi ise bu anlamda diğer bir farkımızı belirtmektedir. Peki bunlar yeterli mi? Hayır. Asla yetmeyecektir, yetmiyor da zaten. Beşiktaş İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nün oluşturduğu istatistik sonuçları göz önüne alındığında, başarı seviyemizin istediğimiz yerde (ilk beşte) olmadığı anlaşılmaktadır. Bu duruma derhal müdahale etmek zorundayız. Çünkü kaliteli eğitimden uzaklaşmaya başladığımızda cehaletin kucağına kendimizi teslim etmiş oluruz ki bu hiç de istenilen sonuç değildir. Tam bu durumda biz öğretmenlere, öğrenci velilerine (daha doğrusu ailelere), okul yöneticilerine ve eğitim-öğretim tasarlayıcılarına önemli görevler düşmektedir. Tabi sevgili öğrencileri de buraya dahil etmek gerekir.
Eğitim-öğretim paydaşları olarak evvela bulunduğumuz noktayı gözden geçirerek öz eleştiride bulunmamız gerekir. Sınıf öğretmenleri, öğrencilerin okulu sevme konusunda, öğrencilerde gözlenen sorunların tespitinde, çözümünde, paylaşımında, okuma alışkanlığı kazanmalarında, demokrasiyi öğrenme ve uygulamalarında, bireysel kimlik kazanmalarında, olumlu davranış geliştirmelerinde ki etkilerini tekrar gözden geçirmeli ve bunun muhasebesini yapmalıdırlar. Branş öğretmenleri, öğrenci psikolojisi konusunda bilgilerini, öğrenciyi bireysel olarak tanıma yöntemlerini, öğrencileri motive etme becerilerini, Ölçme ve değerlendirme bilgilerini, alan bilgilerini sorgulamalıdır.
Okul yöneticileri, okulun fiziki yapısı, öğrencilerin sosyal-ekonomik durumları, öğretmenlerle olan ilişkileri, sınıf ihtiyaçları, eğitim destek unsurları, okul-veli ilişkileri konularında öz eleştiri yapmalı, bu alanlardaki gözlemlenen eksiklikler kesinlikle zaman kaybetmeden çözüme kavuşturmalıdırlar. Eğitim-öğretimin diğer önemli parçası olan öğrenci aileleri de her fırsatta okula destek olma, öğretmenlerin önerilerini dikkate alma, öğrencilerde sorumluluğunun oluşmasına katkı sağlama, öğrencilere tam destek olma (öğrencinin her istediğini alma destek değildir), evde sağlıklı öğrenme ortamları yaratma, eğitimin önemini kavratma gibi konularda kendilerini sorgulamalı ve gözden kaçan durumlara yeni yaklaşımlar getirmelidirler. Eğitim-öğretimi tasarlayanlar ise bilimsel araştırmalar ve gözlemlere dayanan, ülke şartlarına uygun, evrensel geçerliliği olan, kaliteli eğitim programları hazırlama sorumluluklarını hatırlamalıdırlar. Bu zincirin son halkası olan öğrenciler ise kendilerini iyi yönetmeleri, çağın gerisinde kalmamaları ve kendilerine iyi bir yatırım yapmalıdırlar.
Eğer bizler üzerimize düşen görevleri yapmada geri kalırsak bilelim ki toplumda yozlaşma hız kazanır ve çağdaşlaşma yolunda büyük kayıplar vermek zorunda kalırız. Biz cehaletin bedelini çok ağır ödemiş bir milletiz. 15. yüzyılda yakaladığımız bilimsel ve kültürel başarıyı kaybetmemizin temel nedeni eğitim-öğretimi ihmal etmiş olmamızdır. "Eğitim-öğretim en mühim meselemizdir" diyen M. Kemal ATATÜRK var olmamızı ve gelişmemizi eğitime bağlamıştır.